Cihangir İslam,”AK Parti Belediyelerdeki Rantı Kaybetmek İstemiyor.”
Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Prof.Dr Cihangir İslam ile siyaseti,yerel seçimleri,AK Partiyi,Suriye Politikasını,özgürlükleri ve ekonomik krizi konuştuk.

17 2019-03-27
SORU-Hocam, Adıyaman küçük bir şehir olmasına rağmen,özellikle iktidar cephesinden tüm dikkatler buraya çevrilmiş durumda neden?
CEVAP-Teşekkür ederim. Mahalli seçimler öncelikle iktidar için hayati önemde. Yani çok büyük bir aşınmaya uğradı mevcut iktidar. Ciddi bir oy kaybı yaşıyor, çok sayıda büyük şehri ve şehirleri kaybetmek durumunda. Kendi yaptıkları anketlerde durumun oldukça sıkıntılı olduğunu gösteriyor. Ancak büyük parti olan Ak Parti ve özellikle Ak Parti-MHP ittifakı karşısında parçalı bir muhalefet var ortada. Fakat Adıyaman halkı tabandan gelen bir kuvvetle farklı bir tavır gösterdi ve Ahmet Faruk Ünsal'ı muhalefetin ortak bir adayı gibi adeta tedavüle sürdü yani aday olarak gösterdi. E tabi ki Adıyaman gibi Ak Parti'nin kurulduğu günden beri çok yüksek düzeyde oy aldığı, bir anlamda kendi kalelerinden bir tanesi olarak nitelediği bir şehrin şu anda muhalefetin eline geçmek üzere olduğu gözleniyor.Bunun dışında şöyle bir durum var, Türkiye'de yeni bir siyaset şekilleniyor. Bakınız 16 Nisan 2017 referandumunda Türkiye’deki bütün siyaset gelenekleri Evet-Hayır noktasında ikiye bölündüklerini görüyoruz. Evet diyenler neyi onayladı ? Evet diyenler adeta otoriter bir rejimi , tek kişi yönetimini , meclisin denetiminden uzak bir iktidar anlayışını onayladı. Tabi Evet diyen vatandaşların çoğu aslında ne olduğunu , ne olacağının da farkında değillerdi. Peki Hayır diyenlerin ortak mesajı neydi? Hayır verenlerin ortak mesajı ; öncelikle bir arada yaşamanın farklılıklarla bir arada yaşamanın altını çizdiler. Çoğulcu bir demokrasinin tarafında yer aldılar, yani tek kişi yönetimine ve otoriter yönetime karşı ve kuvvetler ayrılığı. Anayasadaki kuvvetler birliğindeki değişikliğe karşı yasama,yürütme ve yargının yani kuvvetlerin ayrılığı prensibini benimsediler. Ve bunun dışında denetlenebilir yani şeffaf bir yönetimden yanalar. Şimdi bütün bunların çerçevesinde olayı okuduğumuzda Evet taraftarları aşağı yukarı %60 ile %67 arasında bir beklenti içindelerdi. Zaten Ak Parti, MHP ve BBP'nin toplamı %62-63 civarını buluyordu hatırlarsanız. Bir miktar daha oy alacaklarını düşünüyorlardı %67’yi yani üçte ikiyi halk nezdinde toplayacaklarını düşünüyorlardı. Fakat bırakın %62-63 ü %51 ile adeta anayasa çok zor şekilde geçti. İktidar kanadı yani Ak Parti tarafı içinde çok sancılı bir geceydi referandum gecesi hatırlarsanız. Şimdi o nedenden ben özellikle muhalefet üzerinde durmak istiyorum. İşte o Evet ve Hayır olarak şekillenen kesimlerden Evet veren Ak Parti,MHP ve BBP Türkiye'de artık eski siyasetin temsilcileridir, eskimiş siyasetin temsilcileridir. Ama Hayır veren muhalefetin bu yeni açılımı ise yani bir arada yaşama çoğulcu demokrasi, kuvvetler ayrılığı ve şeffaflık, hesap sorulabilirlik ilkeleri etrafında birleşmesi bize Türkiye’de yeni bir siyasetin kurulmaya başladığını gösteriyor. İşte Adıyaman’da 4 Haziranda da bir uygulaması yapılan bu yeni siyaset anlayışını Adıyaman bugün adeta bir laboratuar olarak gündemine almış ve bu mahalli seçimde uygulamıştır. Bu yüzden bugünkü iktidar partisi için bir tehdit hürriyetindedir ama, bu sistem inanın hem yeni sistemi kuracak hemde Türkiye'nin çıkış noktasını ilerde Adıyaman modeli olarak belki anacağımız bir sistem olacaktır.
SORU-Amet Faruk Ünsal’ın muhalefet adaylığı kendiliğinden mi oldu? Muhalefet liderlerinin dahli yok mu?
CEVAP-Elbette ki hem mahalli siyasetçilerin bunda etkisi var, hem referandumda,hem de 24 Haziran’da birlikte çalışmayı öğrenebilmiş farklı siyasi gelenekten gelen merkezlerinin de bunda en azından zımni onayı vardır Ama, bu bir taban ittifakadır.Bunun altını çiziyorum.
SORU-Hocam biraz geriye gidersek. 2002 yılındaki AK Parti daha özgürlükçü,daha liberaldi,bugün ise daha bir milliyetçi ve ulusalcı söylemleri ağır basan bir AK Parti var.Ne değişti?
CEVAP-Bunun altında yatan dinamikleri doğrudan göstermek zor, tahminlerde bulunabiliriz. Siyasette, özellikle güç ve menfaat paylaşmak üzerine kurdukları için kanaatimce bugünlere geldik. Türkiye eğer demokratikleşme yolunda devam etseydi, daha özgürlükçü bir anayasaya da ilerleme gösterseydi, bugün çıkan tablo farklı olurdu.Bugün Türkiye’deki yönetimin bu duruma gelmesi artık sadece ve sadece iktidarın İktidarda kalmak uğruna her şeyin bir anda araçsallaşması demektir.Yani bugün Ak Partinin tek hedefi vardır, iktidarın merkezi olarak gördüğü yerel iktidarı kaybetmemek gibi bir düşüncesi vardır.Gelinen nokta bu olduğu için iktidarda kalmak bir amaca dönüştü.O yüzden bu günleri yaşıyoruz.Hainleştirme, ötekileştirme, muhalifleri susturma, söylediğim gibi kendi tabanını konsolide etmek ama bununda altında yatan neden İktidar nimetlerinden kopamadıkları için ne olursa olsun iktidarda kalma arzusudur.
SORU-Hocam iktidarın Otoriterleşmesinde güvenlik politikalarının etkisi yok mu?Örneğin Suriye’deki gelişmeler,Terör, Hendek olayları vs.
CEVAP-Bunlar acaba gerçekten bu güvenlik politikalarından dolayı mı otoriterleşiyorlar, yoksa iktidarını kaybetmemek için bahane olarak mı görüyorlar bunları. ? Şimdi gerek Suriye politikası gerekse hendek olaylarını hatırlarsak, bunların ikisinin de mevcut iktidarın hataları olduğunun altını çizelim. Suriye politikasında Ak Parti dışında hemen hemen hiçbir parti hatırlayınız o politikayı desteklememişti.Ben de Saadet Partisi milletvekili olarak şunu söylüyorum ki; biz daha savaş başlamadan önce iktidar partisini uyardık mutlaka masa başında barış yöntemleriyle yani Sulh ile çözülmesi ve Suriye’nin kendi dönüşümü için Suriye’ye yardımcı olunmasını söylemiştik.Ne yazık ki bugünün iktidarı bir anlamda Suriye’ye bir eşitlik çerçevesinde değil de yukardan bakarak bir plan çizdi. Öyle bir dil kullandı ki adeta Suriye’yi kendine hasım olarak ilan etti .Hendek Siyasetine gelince, hendekler Türkiye’de bir gecede kazılmadı, yani bu devletin istihbaratı güvenlik birimleri ne yapıyordu? İllegalitenin ortadan kaldırılması hatta illegalite ortaya çıkmadan bunun önlenmesi başarılı bir güvenlik politikası oluşturur. Güvenlik politikaları Hiçbir zaman demokrasiye ve özgürlüklerimize alternatif olarak verilmemelidir.Yani hem özgürce yaşamak hem demokrasi içinde yaşamak Hem de güvenli bir ortamda yaşamak .Ne yazık ki Ak Parti bu konuda da söz dinlememiştir.
SORU-Hocam,Bu seçimde yerel yöneticilerimizi seçeceğiz,muhtar belediye başkanı,meclis üyeleri.Yani bir cumhurbaşkanı başbakan seçmiyoruz.Gerçekten bu seçim Türkiye için Beka sorunu mu?
CEVAP- Tamamen halkı korkutma yöntemi.Ak Parti bugüne kadar rahatça elde ettiği belediyeler üzerinden edindiği rantı kaybetmek istemiyor.Ben esas mesele olarak bunu anlıyorum,yoksa belediyeyi A Partisi’nin veya B partisinin yönetmesi arasında ne kadar fark olabilir ki. Yani neticede Türkiye cumhuriyetinin Anayasasına ve mevzuata göre çıkıp yöneteceksiniz,bir takım siyaset farklılıkları olabilir ama esas bunun altında yatan meselede Ak partinin çok önem verdiği rant meselesidir öyle görüyorum.
SORU- Hocam Ak parti bir nevi mağduriyetler üzerinden iktidara geldi.28 Şubat süreci,başörtüsü,düşünce ve inanç hürriyeti vs. Kendisi mağdur olmuş bir parti kendisi gibi düşünmeyenlere karşı biraz daha hoşgörülü olması gerekmiyor mu?
CEVAP- Siyaset bir amaç için yapılır.Yani siyaset yapmak dediğimiz hadise de bizim kendi dışımızdaki her şeye karşı oluşturduğumuz bir cevaptır, yani benim bir siyasetçi olarak diğer insanlara, topluma, doğaya, çevreye ve evrene karşı geliştirdiğim tutumdur.Bunu ahlaki buluyorum,yani siyaset yapmak aslında ahlaki bir eylemdir.Ama siz iktidarı az önce belirttiğim gibi iktidarını korumak için bir amaç haline getirirseniz bu olmaz. Bugün muhalefette olursunuz yarın iktidar olabilirsiniz ama iktidarı amaç haline getirirseniz artık her şey sizin için araçsallaşır. o yüzden iş başında kalmak için insanların hakkı hukuku vs pratikte çiğnemek tarih boyunca böyle olmuştur ve bunun tekrarını yaşıyoruz.Ben halkımızın bu konuda bayağı bir uyandığını ve bilgi sahibi olduğunu gözlemledim.
SORU-Hocam biraz da adalet,eşitlik ve Özgürlükleri konuşsak
Ak parti için iki kimlik var,Ak parti tamamen kendi iktidarına verilen destek ve yapılan Muhalefet üzerinden insanları sınıflandırılır eğer destek veriyorsanız yandaşsınız sizin haklarınız verilir bir lütuf gibi verilir, eğer muhalifseniz size hain demekten de geri kalmazlar ve haklarınızdan mahrum olabilirsiniz ve bunun takibini de sürerler bunu defalarca belirttiğimiz gibi bu adil bir yaklaşım değildir dolayısıyla zulümdür. çünkü adil olmayan her uygulama zülüm adını alır açıkça bir zulümdür. KPSS’de yaşanan şey insanların emeğini çalmak alınterini çalmaktır dirsek çürüterek bu sınava hazırlanan 93-95 puan alan insanları mülakatta 55 ler verip ortalamanın altında tutmak ve elemek yukarıdaki sınıflandırmaya göre Yandaş bir hain üzerinden bu eksik notlarını tamamlamak kendilerine yakın olan çevreyi işe almak olarak tanımlanabilir.Bu bir emek gaspıdır.İnsanların alınterinin gaspıdır, kul hakkıdır o yüzden bir an önce düzeltilmesi lazımdır bu düzenin.
SORU-Türkiye de korku iklimi mi hakim?
CEVAP-Demokratik bir ülkede bu Korkuların yeri var mıdır, bu korkunun iktidara ne gibi bir faydası oluyor. Üzerimize salınan bu korkuyla baş etmenin yegane yolu korkmadan haklarımızı ve özgürlüklerimizi kullanmak ve savunmaktır ve bunu hayata geçmektir.Korku karşısında geri çekilmek bir çözüm olmayacaktır zaten halkın muhalefet partilerinin daha fazla çekilebileceği bir noktada kalmamıştır evet Ak parti bugün her şeyi kendi iktidarını ayakta tutmak için yargıda tarafsızlık ne yazık ki kaybetmiştir rütbenin ağır baskısı altındadır Ak Parti grubu ve MHP grubu da baskı altındadır diyebilirim.Bu gruplar içersinde de yapılan icraatlara karşı olan insanların çok sayıda olduğunu bir milletvekili olarak ben biliyorum zulmün ve haksızlığın sonu yoktur çıkmaz sokaktır zülüm baki kalmaz hiçbir zaman.
SORU-Malum ekonomik bir kriz var,bu krizsi nasıl okumalıyız?Gerçekten dış güçler dolar üzerinden bizi terbiye etmeye mi çalışıyor?
CEVAP-Haliyle Türkiye 16-17 yılda kötü yönetildi. Hem toplumsal açıdan hem ekonomik açıdan hem idari açıdan, gerçekten kötü yönetildi.Kimse yaklaşık 500 milyar dolara ulaşan borcu bize boş senette imza attırarak yapmadı, borcun içine girmedik bu borç alındı.Ama bu borç akıllı bir şekilde kullanılmadı.Bakın Türkiye tüketimi alıştırılan bir toplum haline getirildi, dikkat ediyorsunuz değil mi insanlar kendi gelirlerinin ve sabit olmayan gelirlerinin üzerinden bir takım tüketim hem de yüklü tüketime girişti.Evden bahsediyorum, arabadan bahsediyorum, üretime yatırım yapılmalı, yani bu parayla biz son derece verimli üretim alanları ve iş alanları açabilirdik ve istihdam yükseltebilirdik, bugün işsizlik sorunu Türkiye’de çok çok düşük bir düzeyde olabilirdi ama böyle yapılmadı. 2 milyon boş ev sahibini bekliyor alıcısı yok, çünkü insanlarda para yok paralar saraya yatırıldı, makam arabasına yatırıldı, uçaklara yatırıldı ve israfa yatırıldı.Yani israf edildi.Bunun yanında ne kadar paranın buharlaştığını tahmin edilecek veriler de yok elimizde. Ama şu söyleniyor,en az üçte biri Türkiye’deki paranın zayi olduğunu gösteriyor .
Dünya da, bakınız kamudan en çok ihale alan Dünyada diyorum on firmayı araştırıp buluyorlar bunlardan beş tanesi Türkiye Cumhuriyeti’nde sicil kaydı olan firmalar.Böyle bir ülkeden bahsediyoruz bugün borç ödeyemiyoruz borçu borçla kapatıyoruz. Türkiye tefecilere mahkûm edildi yani Londra’ya gidildi sayın damat bakan tarafından burcu kapatmak eski borcun faizinden daha yüksek faizli bir borçla kapatmaya çalışıyorsun ve delik büyüyor. Yani Türkiye’nin gelir kapıları bir bir kapatılırken Türkiye tüketici bir toplum haline getirildi ve neticede bu ekonomik duruma geldik.Bu tamamen ve tamamen Ak parti Hükümeti’nin icraatının sonucudur.
SORU-Hocam siz bir tıp profesörüsünüz.Toplumda tartışma ,konuşma kültürü gittikçe kayboluyor,farklı fikirlere tahammül yok gibi,bir kesim diğer kesimi bir kaşık suda boğmak istiyor.Toplumsal barış adına bunu nasıl değerlendirmek lazım.
CEVAP- Ben toplum içinde bir çatışmayı görmüyorum,toplumsal barışı iktidar uğruna bozmaya çalışan bir siyasi nefret var buna karşı tutum almalıyız, toplum olarak ve buna muhatap olan Ak parti ve MHP’ye seçmeni bu kesime katmalıyız.Siyasetin dilini düzeltmeliyiz ve siyasetçinin özellikle iktidar tarafını tutumunu düzeltmeliyiz.
SORU-Saadet Partisi küçük bir parti. iki milletvekili ile temsil ediliyor TBMM de.Buna rağmen siyasi arenada çok ses getiriyorsunuz,Nedir bunun hikmeti?
CEVAP- Saadet Partisi 50 yıllık bir geleneğin beşinci bir partisidir.Bu gelenek daima çıkıp doğruları söylemiştir, Türkiye’de de bedel ödemiştir. Söyleyeceğimiz tek şey çıplak kralın çıplak olduğudur.
SORU- 1 Nisan sabahı nasıl bir Türkiye’ye uyanacağız,Saadet Partisi kaç belediye başkanlığı kazanır?
CEVAP- Son bir haftayı çok iyi değerlendirirsek ve oylarımızı akılcı bir şekilde kullanırsak ve olabildiğince bugüne kadar iktidara yani ak parti ve MHP’ye oy vermiş seçmeni muhalefetin adaylarına yönlendirmeyi becerirsek bir Nisan’da inşallah bambaşka bir Türkiye’yi uyanırız ve uyanacağımıza inanıyorum.Ben çok ümitvarım iyimserim bu konuda değil Türkiye’nin geleceği konusunda çünkü başta söylediğim gibi Türkiye’de yeni bir siyasi anlayış doğuyor, biz şunu artık öğrendik çok şükür.Bedel ödedik toplumca,işte atmışlar 70’ler,80’ler,90’lar her dönemin lanetlileri vardı ama, bakın bu dönemde Muhalefetin dili hiç kimseyi lanetlemedi ve buna yanaşmıyor da. Çok önemli bir gelişme de siyasi partiler, dünya görüşleri farklı olsa da bunu becerebiliyor bu yeni siyaset bir Nisan’da 1 kilometre taşını daha yola çakacaktır yoluna devam edecektir. Türkiye’nin geleceğini inşallah bu yeni siyasi anlayış şekillendirecektir.
-Hocam çok teşekkür ederiz
Ben teşekkür ederim
ŞEHİRDE BU HAFTA
Röportaj: Ferhat Vural
Nazır Cihangir İSLAM
1959 Sakarya / Adapazarı doğumlu.Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı, Profesör; İlkokulu Adapazarı Atatürk İlkokulunda, ortaokul ve liseyi TED Ankara Kolejinde bitirdi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anadolu Üniversitesi AÖF Felsefe Bölümü ve SUSEM İslami İlimler Programı mezunudur.
ABD Minnesota Üniversitesi, Kanada - Montreal McGill Üniversitesi ve ABD Minnesota Twin Cities Spine Center'da Omurga Cerrahisi ve Klinik Araştırma eğitimi aldı ve fellowship programlarını tamamladı. Mimar Sinan Üniversitesi Felsefe yüksek lisans öğrencisidir. Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve Kafkas Üniversitesinde Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyeliği, Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Ortopedi ve Travmatoloji Klinik Şefliği yaptı. Mazlumder, Saadet Partisi, HAS PARTİ, Adalet Zemini ve Hak ve Adalet Platformu kurucularındandır. Artı TV 45 + 45 Programı eş moderatörlüğü, Duvar gazetesi köşe yazarlığı yaptı. 100'ün üzerinde bilimsel çalışması yanında sosyal alanda yayımlanmış çok sayıda makalesi vardır.
Çok iyi düzeyde İngilizce, orta düzeyde Almanca ve Arapça bilen İslam, 3 çocuk babasıdır.