"o tek başına bir ümettir."
Sade yaşayan, Abid, Zahid,Hakki söylemekten çekinmeyen, yöneticileri yüzlerine karşı eleştiren sahabi; EBÛ ZERR el GIFÂRÎ

11 2016-02-25
İlk müslümanlardan, sahâbî Ebû Zerr, Benû Gifâr kabilesine mensub olup doğum tarihi bilinmemektedir. H. 31 (M. 651/652) yılında Mekke ile Medine arasında bir yer olan er-Rebeze'de vefât etmistir.
Ebu Zer, zahitliği ve mal mülk biriktiren sultanlara karşı eleştirel tutumuyla bilinmektedir.
Ebu Zer, İslam peygamberi ile birlikte Mekke'den Medine'ye hicret eden Muhacir Müslümanlardandır.
Adıyaman'ın Ziyaret köyünde Ebu Zer'e ait olduğu iddia edilen, Osmanlı Sultanı IV. Murat tarafından Bağdat Seferi dönüşünde inşa ettirilmiş olan bir türbe bulunmaktadır.
Gençliği
İslam dinini kabul etmeden önceki yaşamı hakkında çok az şey bilinmektedir. Ebu Zer çok ciddi bir genç adam, dünya nimetlerinden uzak ve İslam dinini kabul etmeden önce bile tek tanrılı inanca sahip biri olarak tarif edilmektedir. Kabilesi küçük ve fakir olduğu için, Mekkeliler arasında yüksek bir mevkiye sahip değildi. Gifar kabilesi, Mekke ve Medine'nin batısında kurulmuş olan Kinane kabilesinin bir koluydu.
Ebu Zer çoban olarak fakir ama dürüst bir hayat sürdürmeyi tercih etmiştir. Mekke'de ortaya çıkmış yeni bir peygamberin haberini alır almaz, peygamberlik iddiasında bulunan bu kişiyi bulmak için Ebu Zer kardeşi ile birlikte Mekke'ye doğru yola koyulur. Hak dini arayan genç adam tereddüt etmeden yeni dini kabul eder ve vakit kaybetmeden o zamanlar putperest bir dinin merkezi olan Kabe'nin önünde yeni inancı hakkında yüksek sesle şehadet getirir. Mekke paganları kendisini bu davranışı için döver. Kabilesine döndükten sonra, başkaların da İslam'ı kabul etmesini sağlamış ve İslam peygamberi Muhammed'in Medine'ye hicretinden sonra ya da Hicret'te Muhammed(sav)'e katılır.
Erken dönem Müslüman tarihçi Taberi'ye göre, Ebu Zer İslam'ı kabul eden dördüncü ya da beşinci kişidir.Erken Müslümanlardan olduğu bilinmektedir.
Muhammed(sav)'in vefatından sonraki hayatı
Ebu Zer,Hz. Muhammed'in vefatından sonraki halifelik ihtilafında Ali bin Ebu Talib'in sadık bir destekçisiydi.
Osman bin Affan kendi akrabalarını İslam Devleti'nin değişik vilayetlerine vali olarak tayın ediyordu ve onlara beytülmal'den para kaynağı sağlıyordu. Ebu Zer bu davranışın İslam'ın prensiplerine aykırı olduğunu görüşünü savunuyordu.
Ebu Zer Şam'da da tavizsiz tutumundan vazgeçmeyerek, Şam vilayetinin valisi olan Muaviye bin Ebu Sufyan'ın şaşaalı yaşam tarzını ve savurganlığını tenkit etti. Bunun üzerine Medine'ye geri gönderildi. Beytülmal'dan yapılan usulsüz harcamalarını yine de tenkit etmekten vazgeçmeyince, doksan yaşlarındayken Medine çölü yakınındaki El-Rabaza kentine, eyersiz bir deve üzerinde, sadece tek kızı refakatinde sürgüne gönderildi.
Ebu Zer'in ölümü Osman'ın askerleri tarafından aldığı darpların etkisiyle ya da çölde açlıktan olmuştur. Bir rivayete göre, Muhammed Ebu Zer'in bu hazin sonunu önceden bu sözlerle haber vermişti:" Allah sana merhamet etsin, ya Eba Zer! o yalnız yaşayacak, yalnız ölecek ve yalnız diriltilecektir."
Ebu Zer'in örnek yaşantısı
ilk Müslümanlardan, halis bir mümin, dürüst bir adam ve hatalı davranışlara çekinmeden karşı çıkan biri olarak bilinmektedir.
Hz.Osman onun için Medine yakınlarında küçük bir yerleşim birimi olan El-Rabaza'ya gitmesini emretmiştir Ebu Zer burada insanlardan uzak bir şekilde hayatını sürdürmüş ve Muhammed'(sav)in sünnetine sarılmıştır.
Hz. Osman (r.a.) devrinde fetih hareketleri oldukça genişlemiş ve bu yüzden fethedilen bölgelerin gelenekleri de Islâm'a etki etmeye başlamıştı. Bunun neticesi olarak emirler, sâdelikten ayrılarak dünyevî bir yaşantının içerisine girmislerdi. Saraylar, köşkler, konaklar yapılmaya. Hizmetçiler tutularak isler onlara gördürülmeye başlanmıştı. Resûlullah'ın, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer devrinin sadeliği unutulmuştu. Bu sâdeliği unutmayanlardan birisi de Ebû Zerr (r.a.) idi. O, sâde yaşayişını sürdürmekte isrâr ediyordu. Mal ve servet biriktirme hırsı yoktu. Debdebeli bir hayat tarzını seçenlere gereken ikazları yapıyor; bu durumun onlara kötülükten baska birsey vermeyecegini, bir gün bunların hesabinin sorulacagını söylüyordu. Ve sık sık delil olarak: "Altın ve gümüş depo edip Allah yolunda sarfetmeyenlere elim azabi müjdele..." meâlindeki âyeti okuyordu. Hz. Muâviye ve emirlerinin yasantılarını sürekli elestiriyordu.
Rivayete göre onu ziyaret eden bir adam ona şöyle sormuş: "Senin malların nerede?"
Ebu Zer şöyle cevap vermiş: "Ahirette bir evimiz var, servetimizin arasından en iyisini oraya göndeririz."
Soruyu soran adam Ebu Zer'in neyi kastettiğini anlamış ve bu sefer şöyle demiş: "Ancak bu dünyada bulunduğun sürece bir takım varlıkların olması gerekir."
Ebu Zer bunun üzerine, "Bu dünyanın sahibi bizi burada bırakmayacaktır", diye cevap vermiş.
Aynı şekilde Suriye emiri Ebu Zer'e geçimi için 300 Dinar para gönderdiğinde, Ebu Zer "Emir bu parayı benden daha fazla hakkedecek bir kul bulamaz mıydı" sözleriyle iade etmiş.
Ebu Zer sade yaşamına devam ederek hicri 32 yılında ölene kadar kendini Allah yoluna adamıştır.
RİVAYET ETTİĞİ HADİSLER;
“Ey Ebû Zer, tedbir gibi akıl, yasak olan şeylerden sakınmak gibi takva, güzel ahlak gibi de şeref yoktur.
“Kardeşine güler yüz göstermen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybetmiş bir kimseye yolunu göstermen sadakadır. İyi görmeyen birine yardımcı olman sadakadır. Taş, diken ve kemik gibi, insanlara zarar verecek bir şeyi yol üzerinden kaldırman sadakadır. Kovandan kardeşinin kovasına su boşaltman sadakadır.”
“Amellerin en üstünü, sevdiğini Allah için sevmek, sevmediğini de Allah için sevmemektir.”
KAYNAK:wikipedia,resulullah.org,İslam Tarihi.M.Asım Köksal.HABER MERKEZİ