'Hile yapmaya niyetliler'


Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin görüş ve önerilerini paylaştığı haftalık mutat basın toplantısı için kameraların karşısına geçti. Davutoğlu hükumeti topa tutarken hedefinde Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, MHP Genel Başkanı Bahçeli ve Doğu Perinçek vardı. Davutoğlu, AK Parti ve MHP'nin yeni kurulan partilerin seçimlere girmesini engelleme girişimine tepki göstererek, "Koalisyon hükûmeti bir dizi yeni anti-demokratik düzenlemeyi telaffuz etmeye başlamıştır. Oyunun ortasında kuralları değiştirmeye ve hile yapmaya niyetliler" dedi.

post

 Siyaset    01.06.2020 15:26:08  


Davutoğlu, "Belindeki silah nedeniyle kendini hukuk yerine koyan, kanun benim mantığıyla hareket eden, hukuk devletini polis devleti ile ikame eden anlayış hem yapılan fedakârlıklara hem de demokrasi kültürümüze gölge düşürmektedir" görüşünü dile getirdi.

Ekonomiye ilişkin sert bir şekilde eleştirilerde bulunan Davutoğlu, "Bugün, Türkiye’de bir ekonomik kriz yaşadığımız için siyasal kriz yaşamıyoruz. Tam tersine, bir siyasal kriz, hukuk krizi, adalet krizi ve en önemlisi yönetim krizi yaşadığımız için ekonomik kriz yaşıyoruz" dedi.

"Koalisyon hükûmetinin farklı iki partideki sözcüleri birilerine racon kesmek için, tehdit etmek için birbirleriyle yarışmaktadır. Bu ortam çok ciddi bir kaotik atmosferin öncüleri gibi algılanmaktadır" diyen Davutoğlu, devamında şunları kaydetti:

DARBECİ ANLAYIŞIN KARŞISINDA DİMDİK DURACAĞIZ

Demokrasi şehitlerimiz Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın mübarek naaşlarının bulunduğu Anıt Mezarı ziyaretimizde vurguladığımız ve söz verdiğimiz gibi Gelecek Partisi olarak nereden ve hangi mihraktan gelirse gelsin, her türlü darbeci, vesayetçi ve cuntacı anlayış karşısında bütün varlığımızla dimdik duracak ve bir daha böylesi bir karanlık günün yaşanmaması için sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Öte yandan 27 Mayıs ile açılan darbeci çığırın izinde yaşanan ve farklı yöntemlerle demokrasimize darbe vurma amacı güden 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz muhtıra, darbe, post-modern darbe ve darbe girişimlerinin  bütün izlerini silecek bir demokrasi vizyonunu egemen kılmak için gece gündüz çalışacağız.

DEMOKRASİ ŞEHİTLERİMİZE BORCUMUZU NUTUK ATARAK ÖDEYEMEYİZ

Buradan TBMM’ne ve grubu bulunan bütün partilere bir kez daha çağrıda bulunuyorum: 27 Mayıs sonrası kurulan ve hukuk tarihimizin yüz karası olan Yassıada Mahkemelerinin aldığı tüm kararları geçersiz kılan ve bu süreci keenlemyekun ilan eden bir Meclis kararı derhal alınmalıdır. Demokrasi şehitlerimize borcumuzu nutuk atarak değil böyle bir kararla iade-i itibar yaparak ödeyebiliriz.

İktidarın normalleşmeden anladığıyla milletimizin normalleşmeden bekledikleri arasında büyük bir uçurum bulunuyor

 

İktidar 1 Haziran itibariyle normalleşme sürecini başlattığını ilan etti. Uzun yıllar sonra iktidarın, bir salgın hastalık sebebiyle bile olsa, ilk kez normalleşmeden bahsetmesi bizleri memnun etti. Çünkü, maalesef, ülkemiz son yıllarını hiç hak etmediği anormallikleri yaşayarak geçiriyor.

Özellikle demokrasi ve hukuk devleti standartları açısından 4-5 sene önceyle bile mukayese edilemeyen bir ülke haline geldik.

Bir anda 20-30 yıl öncesiyle bugünler yoğun bir şekilde mukayese edilir hale geldi. 2010’larda birileri çıkıp 1990’lardan bahsetse kimse ciddiye almazdı.

Bugün maalesef hemen her gün yaşanan olaylar, ortaya çıkan aktörler, işlenen hukuksuzluklar ve kötü yönetim örnekleri yaygın bir şekilde 1990’larla kıyaslanır hale geldi.

Hatta 1990’ları da geride bırakarak 1980’lerin, 1970’lerin uygulamaları konuşulur hale geldi.

Hem de bizzat iktidarın sözcüleri tarafından.

Hal böyle olunca, iktidarın normalleşmesiyle ülkenin acilen ihtiyaç duyduğu normalleşme arasında büyük bir uçurum oluşmuş durumdadır.

Biz elbette ülkemizin hızla normalleşmesini istiyoruz.

Ancak iktidarın normalleşmeden anladığıyla milletimizin normalleşmeden bekledikleri arasında büyük bir uçurum bulunuyor.

Demokrasi, adalet ve özgürlük vurgusu

Bu büyük uçurumun ismi demokrasidir, adalettir, özgürlüktür, hukuk devletidir, şeffaflıktır, yolsuzlukların durmasıdır, adam kayırmacılığın bitmesidir, refahın adil bir şekilde bölüşülmesidir, ekonomide işlerin rayına oturtulmasıdır ve hepsinden önemlisi her bir insanımızın haklarına, onuruna saygı duyulmasıdır.

Bugün, Türkiye’de bir ekonomik kriz yaşadığımız için siyasal kriz yaşamıyoruz. Tam tersine,  bir siyasal kriz, hukuk krizi, adalet krizi ve en önemlisi yönetim krizi yaşadığımız için ekonomik kriz yaşıyoruz.

Hukukun keyfileştiği, adaletin olmadığı, özgürlüklerin baskı altına alındığı ve demokrasinin işlemediği ülkelerde ekonomik ve sosyal krizler de mukadder oluyor.

Ne yazık ki Türkiye’de de yaşadığımız budur. Siyasal krizimiz ekonomik krizimizi tetikliyor ve derinleştiriyor.

Bu nedenle, normalleşme kavramını ülkenin nefes borularının açılması, dinamizminin önündeki engellerinin kaldırılması ve gençlerimizin yaratıcılığını körelten uygulamaların ortadan kaldırılmasına yol açacak şekilde daha geniş bir çerçevede ele almalıyız.

Yoksa normalleşme iktidarın anladığı gibi berber dükkanlarının, AVM’lerin, sinemaların, parkların açılması değildir.

Normalleşme ancak siyasetin normalleşmesi olursa değerlidir.

Normalleşme ekonominin yolsuzluklardan kurtulmasıdır.

Normalleşme ötekileştirilmenin bitirilmesidir.

Normalleşme sabah akşam birilerinin hain ilan edilmesine son verilmesidir.

Normalleşme medyanın tamamına yakınının papağan gibi aynı sloganları tekrarlamamasıdır.

Normalleşme bir tek insanımızın bile devletine dair aidiyet sorunu yaşamamasıdır.

Normalleşme tam demokratik bir hukuk devletinin inşa edilmesidir."

İktidarın demokrasiden anladığı adanın inşaat açılışları

Koalisyon hükümeti büyük ve küçük ortaklarıyla bırakın bu başlıkların herhangi birini zikretmeyi, milletin derdini teşkil eden bütün bu kavramları unutmuş durumdadır.

Artık iktidar demokrasi deyince ortağıyla beraber açılışını yaptığı bir adanın inşaatlarını anlamaktadır. Demokrasi müzelik bir mesele değil, yaşayan canlı toplumlarla alakalı bir hadisedir.

Hukuk devleti deyince adaletin a’sını bile unutmuş adalet sarayları inşaatlarını anlamaktadır.

Ekonomi ve refah deyince yolsuzluk düzeninin, belli sınıfların çıkarlarının, kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı ilişkilerinin devamını anlamaktadır.

Kalkınma deyince kamu kaynakları dışında neredeyse hiçbir ciddi iş yapamamış bir grup iş adamını anlamaktadır."Kaynak: KARAR

 

#adıyaman,gelecekpartisis,ahmetdavutoğlu,akparti,şehirdebuhafta