AVCI;"ASKER VE POLİSLE BU SORUN ÇÖZÜLMEZ.."


Hukukçu,Eski İstihbaratçı,Emniyet müdürü ,Devleti en iyi bilen Kara kutulardan biri Hanefi AVCI; KÜRT SORUNU; Bu sorunlar asker, polis göndererek çözülemez. Bunlar siyasi taleplerdir, siyasi isteklerdir. Hükümetin görevi budur, siyasetin görevi budur. Demokratik prensipler içerisinde siyasi yol ve yöntemler, siyasi argümanlar kullanılarak çözülmesi gerekir. Asker ve polis göndererek bu işin altından kalkılamaz diye düşünüyorum. Aslında tüm bu olaylara bakış açısı devletin siyasi yöntemlerle çözülmesidir ve siyasi sistemlerin siyasi Argumanları kullanmasıdır. Bunların hiç birisi polisle, askerle çözülemez. Devletin polisi, askeri kriminal suçlarla mücadeledir. Ama amaç suç değil, siyasi talebi olan insanların siyasetten soğutulması, siyasi argümanlarla mücadele etmesidir.. CEMAAT; Bitmemiştir,etkinliği kırılmıştır. O baştaki devlet makamlarını işgal ederek, oralara sahip olarak insanlara kurduğu kumpaslar ve yaptığı sahte deliller durdurulmuştur. Ondan dolayı bu etkinliği azalmıştır. Tabi daha sonrasında yapılan operasyonlarla da, çıkarılan suçlarla da onlar ciddi oranda darbe görmüştür ama kısa sürede bitmesi olacak şey değildir. Ama önemli olan şey şu halkta, meşrutiyeti bitmiştir. Türk halkı bunların yaptığı yanlışı görmüş ve bunlara değer vermemiştir. Onlarla ilgili olarak hiçbir dini cemaatin bile sahip çıktığı yok. Hürriyetle özgürlükle sahip çıkanlar ama onların da niçin sahip çıktığını herkes biliyor

post

 17    2016-05-24  


Adıyaman'ımızı nasıl gördünüz?

_Adıyaman gayet güzel. Benim çok beğendiğim, böyle orta ölçekli bir Anadolu şehri. İnsanlarının temiz olduğu, Her tarafı yeşil, toprağı tarıma müsait. İçinde yaşayanların pek göremediği ama çevreden bakanların daha olumlu baktığı temiz, rahat, güzel ve huzurlu bir şehir olduğunu düşünüyorum.

Hanefi bey, bu ülkede kumpaslar ne zaman bitecek?

Tabi ki hukuk kişiselleştirilmezse, demokrasi tüm kurumlarıyla yerleştirilmezse maalesef sürekli olur. Toplumsal yaşamda ölçü hukuk olursa, adalet olursa, vicdan olursa, demokrasi olursa bunlar çok kolay. Ama bunların yerine kim suçluysa, kim belli bir noktaya giderse hep geride tuzak kuracaktır. Maalesef bu bizim gibi ülkelerde devam ediyor.

Cemaat bitti mi?

_Bitmesi değil de etkinliği kırılmıştır. O baştaki devlet makamlarını işgal ederek, oralara sahip olarak insanlara kurduğu kumpaslar ve yaptığı sahte deliller durdurulmuştur. Ondan dolayı bu etkinliği azalmıştır. Tabi daha sonrasında yapılan operasyonlarla da, çıkarılan suçlarla da onlar ciddi oranda darbe görmüştür ama kısa sürede bitmesi olacak şey değildir. Ama önemli olan şey şu halkta, meşrutiyeti bitmiştir. Türk halkı bunların yaptığı yanlışı görmüş ve bunlara değer vermemiştir. Onlarla ilgili olarak hiçbir dini cemaatin bile sahip çıktığı yok. Hürriyetle özgürlükle sahip çıkanlar ama onların da necin sahip çıktığını herkes biliyor.

Gerçekten iktidar cemaati geç mi fark etti?

_ Aslında iktidar cemaati fark etti ama şu hatayı yaptı, devletin işi, devletin görevi, devletin memurlarıydı. Başka birileri kim olursa olsun, ister bu cemaat, ister bu fikir, ister bu düşünce ister bu grup veya ister bir sendika. Devletin görevini devlet yapmalı. İktidarın yaptığı en büyük hata bu oldu. Evet Türkiye’de iç ve dış şartlar böyle bir şeyi doğruluyordu ama,asla devlet görevlisine, başkanına ihale edilmemesi gerekiyordu. Ama hata yapıldı. Aslında cemaatin yaptığı hatalar, çok sık görülmeye başlanmıştı, sanki iyi şeyler yapılıyormuş gibi, geçmişteki kötü tarihi olaylarla yüzleşiliyor gibi, darbelerle yüzleşiliyor gibi ama çok basit tedbir alınıyordu. Daha sonra cemaat ölçüyü daha da aşırdı. Çok farklı suçlar işlemeye başladı. İşte gazetecileri tutukladı. Genelkurmay başkanını örgüt mensubu yaptılar, bizi darbeyle suçlamaya kalktılar buna rağmen iktidar yine küçük tedbirler aldı. Ne yaptı! Dershaneleri kapattı, özle yetkili mahkemeleri kapattı, birkaç kişiyi tayin etti ama bunlar cemaati durdurmaya yetmedi. Çok ciddi bir tedbir alınması gerekiyordu, bu tedbir alınmayınca da en son bu cemaat güç olarak iktidarı kendisine hedef aldı. Az kalsın hükümet gidiyordu, ondan sonra büyük tedbirler alınmaya başlandı. Geç kalınmış ama maalesef bu tedbirler iki yıl önce alınmış olsaydı bu kadar ağır olmazdı.

Peki, Ergenekon, Balyoz ve benzeri darbe planları gerçekten kumpas mıydı? Yoksa gerçekten darbe planı mıydı?

 _ Şu anda mahkemelere getirilen yargılanmalar yapılan bu sürecin hepsi de kumpas.AmaTürkiye’de gerçekten darbeciler var mıdır? Vardır. Geçmişte yaşanmış darbeler vardır, bu tarihi süreçte de darbe hazırlayanlar, sınırı aşmak isteyen çok askeri kitle vardır. Türkiye’de böyle darbeci zihniyetler var ama bunların ortaya çıkarttıkları onlar değildir. Bu kendi yazdıkları hem nitelik, hem de içerik olarak anlaşılan sahte dokümanlarla yapılanlardı. Sahteler değil de gerçekten bugün ellerinde bulunan yazışmaların konuşulanları yapsalardı yine ceza alırlardı ama adaletli olurdu. Ama bunlar onu kullanmadılar, kendi sahte yaptıkları delilleri ortaya koydular. Yine Türkiye’de yanlış yapan gruplar var. Bu grupları gerçek suçla yargılasalar sorun kalmaz. Ama siz onların yerine sahte belge sahte doküman kullanmaya kalkarsanız bu hem hukuksuz, hem adaletsiz olur hem de beğenmediklerinizi yargılarsınız. Cemaat kendilerinin beğenmedikleri hedef seçtiklerini ortaya koydu. Gerçeği araştırmak gibi bir sorunları oldu aslında.

Şöyle bir soru sorayım o zaman, şimdi cemaatten boşalan yere iktidar, başka cemaatlerle doldurmaya çalışıyor.Yani insanlar bir cemaate mensup olmak zorunda mı? Neden böyle bir yönlendirme yapılıyor?

_ Bir cemaate, bir derneğe, bir fikre, bir siyasi kuruluşun yanında olması kendi özel dünyasında kendi yaşamında lazım. Ama devlet yaşamında devlet sadece insanlar geçerlidir. Siz, şu cemaatin, şu grubun veya bu siyasi partinin mensubu olabilirsiniz. Bu insanlarla özel yaşamınızda arkadaşlık yapabilirsiniz. Ama bunu devlete taşıma çok yanlıştır. Buna göz yummakta suçtur. Devlet ve iktidar sahiplerinin, kitabı kanunu vardır, ölçü liyakattir, eşitlik olmalıdır. Maalesef bu Türkiye’de şikâyetlerin devam ettiği bir şey. Bu hata yapılıyor, geçmişte yapıldı ama bu hata devam ediyor. Geçmişte bir bedel ödendi, aynı hata yapılıyor bedel ödenecek demektir buna dikkat edilmesi gereken bir olay diye düşünüyorum.

Ülkemizin  önemli gündemlerinden biri  Kürt sorunu.Ne olacak bu Kürt sorunu?

_ Valla, bu ve buna benzer sorunların siyaseten çözülmesi gerekiyor. Bu sorunlar asker, polis göndererek çözülemez. Bunlar siyasi taleplerdir, siyasi isteklerdir. Hükümetin görevi budur, siyasetin görevi budur. Demokratik prensipler içerisinde siyasi yol ve yöntemler, siyasi argümanlar kullanılarak çözülmesi gerekir. Asker ve polis göndererek bu işin altından kalkılamaz diye düşünüyorum.

Devlet,ısrarla bu sorunu güvenlik önlemleriyle çözmeye çalışıyor, Bir de son dönemlerde Cizre’de, Sur gibi yerlerde yaşanan olaylar var. Bundan 35 yıl önce olaylar başlandığında  bitti bitecek deniliyordu ama hala bitmedi. Bu günlerde de yine aynı şekilde bitti "beli kırıldı,köşeye sıkıştı,bitiyor vs.s" söylemler. Gerçekten bitecek mi?

_ Aslında tüm bu olaylara bakış açısı devletin siyasi yöntemlerle çözülmesidir ve siyasi sistemlerin siyasi Arguvanları kullanmasıdır. Bunların hiç birisi polisle, askerle çözülemez. Devletin polisi, askeri kriminal suçlarla mücadeledir. Ama amaç suç değil, siyasi talebi olan insanların siyaseten soğutulması, siyasi argümanlarla mücadele etmesidir. Nasıl siz ekonomide ekonomik kurallarla mücadele ediyorsanız, burada polis asker kullanıyor musunuz? Hayır, faiz politikası, gümrük politikası uyguluyorsunuz. Burada dasiyasetin siyasi politikalarla yapması lazım. Geçmişte başlayan barış süreci ve benzeri süreçlerin devam etmesi gerekir, bu yöntemlerle bu işin çözülmesi gerekir. Askeri yöntemlerle polis yöntemleriyle mücadele etmek bu sorunu daha da ağırlaştırır.

Peki, bu çözüm süreci yeniden başlar mı? Birde pkk gerçekten Kürtlerin hakkını mı savunuyor? Olay bize yansıtıldığı gibi mi yoksa bilemediğimiz başka şeyler mi var? İşin özü nedir?

_ Meseleye sadece PKK noktasında bakmamak lazım. Sisteme, rejime, devlete muhalif bütün siyasi hareketler diye bakmak lazım. Bunların bir kısmı şiddete pek yanaşmayan, bir kısmı şiddeti farklı tonlarda şiddet yapan, bir kısmı da zaman zaman bulaşan örgütlerdir. Tüm bu olaylara karşı askeri polisi sokarak çözemezsiniz. Dünyada bu olayları çözen veya bu olayları hiç yaşamayan ülkeler var. Almanya, İngiltere gibi ülkeler küçük terör olayları yaşadılar ama bazıları hiç yaşamadı. Niye yaşamadı diye bakarsanız, burada ölçülere baktığınız zaman, fikir düşünce özgürlüğünü geliştirerek, demokrasiyi geliştirerek, hukuku geliştirerek yaptılar. Bu yöntemleri yapmadan polisle askerle bu işin altından kakamazsınız. Kalkamadık,50 yıldır da uğraşıyoruz. Bu yol yol değil, bu yöntem yöntem değil. Demokraside gereken şey bence, tekrar barış sürecine dönmektir.

1915 birinci dünya savaşında emperyalistler Ortadoğu’yu bölüp paylaştılar,halen de burada alacakları varmış gibi davranıyorlar.Kürt sorunu da bunlardan biri midir? Yoksa evimizin içindeki bir sıkıntı mıdır?Tam olarak sorunu nasıl okumalıyız?Birey Devlet olarak ne yapmalıyız? Sorun bizim mi başkasının mı?

_ Çözüm bence burada. Yani bütün ülkelerin birbirleriyle sorunları var. Yani bütün dünya işi gücü bıraktı Türkiye ile uğraşmıyor. Türkiye’nin de bu tip meselelerle uğraştığı devletler vardır. Yani zannediyor musunuz Almanya’nın, Fransa’nın sorunu yoktur?  Ama asıl önemli olan o ülkeler gelip te sizin içerinizde örgüt yaratamazlar ama sizin var olan örgütlerinizi, sorunlarınızı kullanırlar. Onun ar-ge’leri var. Siz kendi iç dünyanızı düzeltemezseniz, iç sorunlarınızı çözemezseniz, başkalarına fatura kesemezsiniz. Ama bizim gibi ülkeler başına gelen her kötülüğü, hep dış güçlerde ararlar. Ya Amerika’ya, ya Rusya’ya ya da İsrail’e. Bu işin kolaycılığıdır. Eğer Türkiye’de olup biten bütün olmuşuz işleri yabancı ülkeler yapıyorsa, hatam yok diyorsan düzelteceğin ve yapacağın bir iş de yok. Hâlbuki bu hatalar benden kaynaklanıyor derseniz, bunları kesinlikle tamir edersiniz. Türkiye kolaya kaçıyor, bunları dış güçler yapıyor, yabancılar yapıyor deyip seyirci kalıyor. Hayır, bunları dış güçler belki tahrik edip kullanıyor, bunların etkisi belki yüzde ondur, ama asıl önemli olan bizim iç sorunlarımızı çözme konusundaki basiretsizliğimizdir, olaylarda kendi hatamızı yanlışımızı görüp düzeltme konusundaki eksikliklerimizdir.

Peki, Ortadoğu’daki ateş ne zaman sönecek?

Tabi ki Ortadoğu’da enerji, petrol olması Dünya’daki birçok ülkenin farklı bakmasına neden oluyor.  Ama bu sadece onların becerisi değil. Burada dikkat ederseniz rejimler, buradaki insan dokusu, buradaki fikir-düşünce hareketleri, buradaki ülkelerin yönetim biçimlerine bakarsanız asıl kabahatin burada olduğunu görürsünüz. Yani demokrasi bütün dünyaya geçerken, modern teknoloji uygularken burjuvai yöntemleri taşırken ülkelerine Ortadoğu’daki ülkeler Malesef inadına hep antidemokratik yöntemleri uyguladılar. Hep diktatör anlayışlar, hem menfaatlere bulaşmış yönetimler var. Şimdi siz buradaki bozuklukları, kendi içerisindeki kötülükleri görmeksizin her şeyi Batı’ya fatura etmek te çok ucuzculuk ve kolaycılık olarak düşünüyorum.

Son olarak, Toplumda bir yozlaşma var.İnsanlar okumuyor, araştırmıyor,körü körüne birileri doğru dese doğru,yanlış dese yanlış diyor. Bu körlük niye? Gençlere bu konuda ne söylemek istersiniz?

_ Bu ortamı ısıtırsanız herkes ceketini çıkartır. Soğutursanız herkes paltosunu giyer. Tüm mesele sizin bu ortamı yaratmanıza bağlıdır. Biz bu ülkede gerekli ortamı sağlarsak, insanlar fikre, düşünceye, araştırmaya saygı duyarlar. Ama bu ortamı biz berbat edersek insanlar yavaş yavaş bu ortamı bırakır, yoz konularla uğraşır. Türkiye’nin yönetimiyle ilgili konularda en ciddi problemleri, meseleleri meclis halkı konuşturmaz, yazarları susturur, yatıştırmaz, bu konuları tartışmaz hale getirirseniz insanlar Televolelere, magazinlere bakarlar.Ama ciddi konuları tartışır, konuşur halkı çekerseniz insanlar buna kafa yorarlar. Olayı böyle sadece halka bağlamamak lazım. Bu ortamı sağlamakla görevli, rol düşen kişilere, gruplara devlet meselesi olarak bakmak lazım..

Hanefi bey bu yoğun imza gününde bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz

Ben teşekkür ederim,başarılar diliyorum.

RÖPORTAJ: R.FERHAT VURAL

Hanefi AVCI kimdir:1956 K.Maraş doğumlu.1980 Ankara Hukuk Fakültesinden mezun.Emniyet genel müdürlüğüne girdi,sırasıyla Mersin,D.Bakır,İstanbul emniyet müdürlüklerinde şube müdürlüğü,1996 Emniyet istihbarat daire bşk. yardımcılığı yaptı.Susurluk sürecinde TBMM de ifade vererek Mehmet Ağar,Korkut Eken ve Veli küçük hakkında suçlamalarda bulundu. 2003 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'na getirildi.Avcı; 2005 yılında geçici olarak, 2006 yılında ise asaleten Edirne İl Emniyet Müdürü oldu. 2006 yılında TASAM'ın Stratejik Vizyon Sahibi Bürokrat Ödülü'nü kazandı. Ağustos 2010 tarihinde "Haliç'te Yaşayan Simonlar" adlı kitabıyla cemaati anlattı. Avcı, Devrimci Karargâh örgütüne yardım etmek suçlamasıyla 28 Eylül 2010 tarihinde tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne kondu. Devrimci Karargah Örgütü'ne yardım ettiği gerekçesiyle 15 yıl 4 ay 5 gün hapis cezası alan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali tespit etmesi neticesinde 20 Haziran 2014'te tahliye oldu.

Daha fazla bilgi için.https://tr.wikipedia.org/wiki/Hanefi_Avc%C4%B1

hanefi avcı,ferhat vural,şehirde bu hafta gazetesi