Siyasette Ahlak..


 R. Ferhat VURAL    12.12.2021 06:40:55  


Ahlak, sadece siyasetçilerin uyacağı etik bir kural değil, yeryüzünde yaşayan tüm insanların uyması gereken evrensel  bir kuraldır.

Ticarette ahlak, komşulukta ahlak, arkadaşlıkta ahlak… el hasıl insanın olduğu hayatın her alanında ahlak…

Herkesin bu ahlaki kuralara uyması lazım ama, öncellikle toplumu idare edenlerin, hizmet makamında olan insanların bu ahlaki kurallara uyması lazım.

Bir milletvekili, bir vali, bir belediye başkanı, yüksek makamdaki bir bürokratın daha çok ahlaki kurallara uyması lazım. Hal ve hareketlerine, ağızlarından çıkan söze dikkat etmeleri lazım.

Yalan söylememeleri lazım, boş vaatlerde bulunmamaları lazım, algı oluşturmamaları lazım, hırsızlık adaletsizlik yapmamaları lazım, insanlar arasında ayrımcılık yapmamaları lazım, beytülmale el uzatmamaları lazım.

Çünkü bu saydığımız insanlar bunu yaparsa, toplumun alt kesimleri daha fazlasını yapar ve bu da toplumsal çürüme ve yozlaşmaya yol açar.

Tıpkı Sadi Şirazi’nin dediği gibi:” Padişah köylünün bahçesinde bir elma alsa, adamları ağacı kökünden söker “diyor.

Bir de hadis diye uydurulmuş saçma sapan bir söz vardır.” Bir toplum nasıl ise öyle yönetilir “diye. Akla mantığa, Kur’an’a ters bir söz. Ters çünkü; Gelen peygamberler yoldan çıkan, adaletsizlik yapan, ahlaki kuralları hiçe sayan, zina yapan, Allah’ın dışında yapay birtakım nesneleri Rab edinen toplumları doğru yola davet etmek için gelmişlerdir. Yoksa o toplumlar çok iyi oldukları için değil…

 Televizyonlarda izliyoruz, gazetelerde okuyoruz. Koca koca adamlar gözlerimizin içine baka baka yalan söylüyor. Aylık geliri en az 50 bin lira olan zat-ı muhteremler ve 3-5 yerden maaş alan bürokratlar aylık geliri 2 bin 800 lira olan asgari ücretliyi,2 bin lira emekli maaşı alan garibanı nankörlükle suçluyorlar. “Dedeniz bu parayı da görmüyordu… “diyerek, bizi şükretmeye davet ediyorlar. Beytülmalin parasıyla milyonluk araçlara binenler, çalışarak, borçlanarak bir arabaya sahip olan vatandaşı nankörlükle suçluyorlar.

Sözde bazı din görevlileri de fakirliğin ne kadar kutsal olduğunu ayetlerden, hadislerden örnekler vererek anlatıyorlar. Fakirliğe sabredenin halinden şikayetçi olmayanın öbür dünyada Peygamber efendimize komşu olacağını “söyleyerek adeta gaipten haber veriyorlar.

Tabi bu tavsiye ve telkinlerde bulunan tuzu kuru muhteremlerin ne yiyip içtiklerini, hangi gezegende yaşadıklarını hangi akıl ve mantıkla bu açıklamaları yaptıklarını anlamak mümkün değil. Yahu insan bu kadar mı halktan ve gerçeklerden kopuk olur!

Madem fakirlik bu kadar kutsal bişey siz neden yaşamıyorsunuz?

Madem fakir öbür dünyada Peygamber efendimizle komşu olacak, siz neden bu ulvi makamdan mahrum kalıyorsunuz?

Adıyaman gibi küçük bir Anadolu şehrinde bile, bin liradan aşağı kiralık ev bulunamazken asgari ücretle nasıl geçinileceğinin formülünü neden açıklamıyorsunuz?

Sorular sorular…

Bu haftaki yazımızı bilge kral Aliya İzzet Begoviç’in siyasilere hitaben söylediği bu anlamlı sözüyle bitirelim.

"İktidara gelirseniz hâl ve hareketlerinize dikkat edin.

Kibirli olmayın, size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun.

Unutmayın ki, sonsuz iktidar yoktur."

  Sağlıcakla kalın