Sen misin ‘Vurgun’ diyen..
R. Ferhat VURAL 18.12.2022 11:39:53
SEN MİSİN ‘VURGUN’ DİYEN..
Bundan 2 yıl önce PTT Genel Müdürlüğü’nün, Türkiye genelindeki PTT şubeleri için kiraladığı ve Adıyaman PTT Müdürlüğü emrine de tahsis ettiği kiralık araçları "Mobilize Vurgun" başlığıyla haberleştirmiştik.
Kiralama piyasa koşullarının çok üzerindeydi ve fahiş bir kiralama söz konusuydu. Çünkü; biri eski otobüs diğeri de minibüs olmak üzere iki araca aylık yaklaşık 54 bin TL ödeme yaptıkları faturalarla sabiti. 3 yıllık sözleşmeyle kiralanan araçlara 3 yılın sonunda yaklaşık 2 milyon TL ödeme yapılıyordu. Yaptığımız araştırmada kiralanan araçlara ödenen kira bedeliyle neredeyse 5.6 araç alınabiliyordu.
Bu kiralamanın hayatın doğal akışına ters olduğunu, hiçbir ticari işletmede böyle bir kiralamanın olamayacağını ve devletin zarara uğratıldığını yazdık.
Bunu yaparken birinci öncelik devletin ve kamuoyunun menfaatiydi. Sonuçta bu para vatandaş olarak bizim cebimizden çıkıyor.
Haber üzerine PTT Genel Müdürlüğü müfettiş görevlendirdi. Hemen sevinmeyin “vurgunla” ilgili değil, haberde geçen evrakları (bilgi ve faturaları) kimin sızdırdığıyla ve bu belgeleri nasıl temin ettiğimizle ilgili soruşturma.
Konu ile ilgili müfettiş (Başdenetçi) bizimde bilgimize başvurdu. Sorduğu şuydu. “ Bu belgeleri nasıl temin ettiniz?” Bizde, gazetecinin haber kaynağını açıklamayacağını kaldı ki, bu belgelerin gizlilik içermediğini maliye dahil kolayca elde edilebileceğini söyledik. Ve şunu da ilave ettik, keşke bunun yerine ihaleyi düzenleyenlerin, fahiş fiyata araçları kiraya verenleri/alanları soruştursaydınız dedik…
Haberin üzerinden 2 yıl geçti. Geçen hafta Adıyaman Emniyet Müdürlüğü, Siber Suçlarla Şube Müdürlüğü’nden arandık. Konu ile ilgili PTT Genel Müdürlüğü’nün hakkımızda şikayetçi olduğunu savcılık emriyle ifademize başvuracaklarını söylediler.
Emniyette gittik şikâyet konusu haberle ilgili ifademizi verdik, savcılık dava açar mı yoksa “Kovuşturmaya yer yok kararı “mı verir bekleyip göreceğiz.
Yereldeki gazetecilik maceramız 8’ci yıla girdi. Bugüne kadar yaptığımız haberlerle ilgili yaklaşık 40’tan fazla dava dosyamız oldu. Tehditler aldık, hakaretlere, iftiralara uğradık yine de doğru bildiklerimizi dile getirmeye devam ettik. Zamanımızın çoğunu adliye koridorlarında geçirdik. Hiçbir zaman yalan/ dolan, belgesiz/bilgisiz haber yapmadık, hiçbirinden tekzip veya mahkûmiyet almadık, aldıklarımızda istinafta lehimize bozuldu. Kazandığımız davalarla ilgili,hakkımızda iftirada bulunan bazı şahıslara karşı 0.05 kuruşluk davalar açtık, kimilerine de bu 5 kuruşu bile çok görüp Allah’a havale ettik…
Tabi insan gerçekten üzülüyor. Üzüntüm kişisel maddi veya manevi kayıptan değil, yaptığımız onca yolsuzluk, torpil, hukuksuzluklarla ilgili haberlerin tıpkı PTT haberinde olduğu gibi ilgili kurumlardan bir adımın atılmaması. Vurgunu, yolsuzluğu, torpili yapanlar değil de bunları deşifre edenler neredeyse suçlu ilan ediliyor. İşte bu insanı gerçekten üzüyor. Düşünün, bir kurumda yolsuzluk iddiaları var, bu iddialar ilgili bakanlıkların ve Sayıştay’ın teftiş raporlarına yansıyor. Onlarca sayfadan oluşan yolsuzluk raporları hazırlanıyor, bu raporlara rağmen hiçbir şey olmuyor!
Yasama, Yürütme ve Yargıdan sonra 4’ncü kuvvet olan medyanın görevi, toplumun menfaatini gözeterek yanlış birtakım olayları haberleştirip kamuoyunun dikkatine sunmaktır. Onun için her haber aynı zamanda bir suç duyurusudur. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü olmadığı gibi, toplumda yozlaşmaya ve adaletsizliğe yol açan hırsızlık, yolsuzluk ve suiistimalde bulunma özgürlüğü de yoktur, olmamalıdır.
Bir Kızılderili atasözüdür, " Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan yanlışı yapan kadar suçludur." Bizde dilimiz döndüğünce kalemimiz yazıncaya kadar Hak'tan ve halktan yana yazmaya devam edeceğiz..
"Şüphe yok ki Allah, her şeyi işiten ve bilendir. (Şuara 220)