Deprem Notları-2: Karanlığa Gömülen Şehir!
R. Ferhat VURAL 24.07.2023 09:59:11
Bu sayfada, depremin ilk günlerinde bizzat yaşadığım, gördüğüm, şahit olduğum olayları tarihe not düşmek adına yazıyorum.
Depremin birinci günü ailemi Kahta’ya bıraktıktan sonra aynı gün Adıyaman’a döndüm. İkinci 7.6 büyüklüğündeki depreme Kahta’da yakalandım, dışarıda olduğum için fazla etkilenmedim. Tabi ki büyük bir depremdi.
Adıyaman’da arabamı müsait bir yere bırakıp fotoğraf makinemi alarak şehir merkezine geldim. Her yer ana baba günü, ambulansların siren sesleri adeta kulakları yırtıyordu. Birkaç tanıdık dosta rast geldim, herkes bir yakınlarının vefat ettiğini veya enkaz altında olduğunu söylüyordu. Telefon, internet bazı noktalarda çok ağır, çoğu yerde de çekmiyordu. Bir taraftan çekim yaparken diğer taraftan da tanıdığım eş dost akrabalara ulaşmaya çalışıyordum.
Belediye Başkanlık binasının çaprazında, Kelebek kırtasiyenin üstünde her gün görüştüğüm kardeşim kadar sevdiğim sevgili dostum Sadi otuyordu. Oraya vardım bir de ne göreyim, bina yerle bir olmuş enkazın başında insanlar feryat figan ağıtlar yakıyordu. Tabi canım kardeşim Sadi de enkazın altındaydı. Enkazın başında bekleyen birkaç tanıdık daha çıktı. Kimisinin ana babası, kimisinin kardeşi kimisinin yakını enkaz altındaydı toplamda 30’a yakın kişinin enkaz altında olduğunu söylediler. Tabi dünyalar başımıza yıkıldı, hiçbir şey yapamıyorduk. Koca beton tablalarını kaldıracak ne güç vardı bizde ne de bir arama kurtarma yardımı.
O bölgede yıkılan sadece o bina tek değildi. Arkasındaki Simit Sarayı, aynı sırada yer alan diğer binalar ve KKTC’Lİ sporcuların kaldığı İsias otel. Hepsi yerle bir olmuştu. Eski valiliğin doğusunda yer alan Grand İskender otel, lokanta ve o sıradaki tüm binalar yıkılmıştı. Sadece köşede ağır hasarlı bir bina tek kalmıştı.
Yardım için sağa sola koştum, belki arama kurtarma ekibi buluruz diye valiliğe gittim orası da ana baba günüydü. Hiçbir muhatap bulamadım. Adeta kıyamet kopmuş herkes başının çaresine bakmıştı.
Valilikten ayrılarak Gölbaşı caddesinden çarşıya indim. Özellikle Bozbey caddesi dehşetti (oraya ayrıca geleceğim) Adıyaman lisesi, Ak Parti il başkanlığının olduğu bina ve yanındaki birkaç bina daha yıkılmıştı. Çarşı da yürürken çoğu marketin yağmalandığına şahit oldum. Sadece marketlerin değil, cep telefonu satan dükkanlar, giyim, beyaz eşya mağazalarının da yağmadan payını aldıklarını içim parçalayarak şahit oldum. Depremde camı çerçevesi kırılmış ne kadar işyeri varsa yağmalanmıştı hem de depremin birinci günü.
Tekrar kardeşim Sadi’nin olduğu enkaza gelince hava artık kararıyordu. Buz gibi bir hava vardı. İnsanlar kağıt, odun parçaları ne buldularsa yakıp ısınmaya çalışıyordu. Hava tamamen kararınca şehir de karanlığa gömüldü. Çünkü hiçbir yerde elektrik yoktu. Sokak lambaları bile yanmıyordu. Görünen ışık, sadece enkazların başında bekleyen insanların ısınmak için yaktığı ateşti.
O gün ne bişey yemiş ne de içmiştim. Yapılacak bişey de yoktu, internet olmadığı için haberde paylaşamıyorduk. Kahta’da bu sorunlar fazla yoktu. Kahta’ya gidip en azından çektiğim görüntüleri haberleştirip paylaşayım dedim. Arabamı bıraktığım yere gittim, tahminen saat 21.00 civarıydı. Arabama bindim ana yola çıkmak için hangi caddeye, sokağa girdimse enkazlardan dolayı kapalıydı. Döndüm dolaştım aynı noktaya geldim ve bi türlü ana yola çıkamadım. Saat 01.00 oldu ve olduğum yerde kaldım. O gece arabada sabahladım.
Devam edecek…