Toplumsal Çürüme!
R. Ferhat VURAL 21.01.2024 12:19:12
Herhalde en zoru da insanın, etraftaki insan kirliliğine katlanmak zorunda olmasıdır. Siz, kendinizi ne kadar korumaya çalışırsanız çalışın, eninde sonunda her gün karşılaşıyorsunuz o kirlilikle. Hele medya ile ilgiliyseniz toplumdaki çürümeye daha yakından şahit oluyorsunuz.
Farkında mısınız nasıl da dökülüyor gazetecilik ve gazeteciler?
Sadece gazete ve gazetecilik mi? Ne kadar kurum, kuruluş ve etik değer varsa herşey aslından uzaklaşıp çürüyor…
Teknolojiyle, televizyonla, sosyal medyayla hızlanan bir çözülme. Herkes şu ya da bu biçimde gücün, kudretin, erdem ve fikirlerden daha üstün olduğuna inanıyor. İstersen inanma!
Sanat dünyasından futbola kadar her tarafımızda kirlenen ruhlar; çürüyen kişilikler; takla atanlar; akrobasi yapanlar var. İzlemek bile acıklı.
Televizyonu açmasanız da, köşelerini okumasanız da her yerden bitiveriyorlar, adeta gözümüzün içine sokuveriyorlar bu medya sirkini, bu pespayeliği.
Ön sıralardaysanız bu çürümeyi ıstırapla, acıyla izlemek zorunda kalıyorsunuz. Dün şöyle demiş bugün böyle diyor, ne değişti de doksan derecelik bu zikzak diye soramıyorsunuz çünkü her şeyi peşinen kabullenen hazır bir kitle var..
Sözlerinizi eleştirilerinizi kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz..!
SÖZDE DEĞİŞİYORUZ!
Küreselleşme, kapitalizm, teknoloji diyorlar, ayak uydurun diyorlar, çağa karşı durulmaz diyorlar ama ne kadar pespaye çöpe atılmış değer varsa bize sunuyorlar, ne kadar güzel değerlerimiz de varsa çöpe atın diyorlar..
Sorgulamak, hayır demek neredeyse imkansız hale getiriliyor..
Değişim budur diyorlar.
Sadece İslam toplumlarında değil, ne kadar evrensel etik yasa varsa içi boşaltılıyor, sadece iskeleti kalıyor, sadece üzerindeki isim kalıyor ama içi bomboş ve herkes bunu gördüğü halde kimse "kral çıplak "demiyor/diyemiyor..
Bu topraklarda elbette sözünü sakınmayan, eğilip bükülmeyen, sağlam duran, kendi halkını koruyan, kollayan çok insan var. Kendi çizgisinde tutarlı saygın insanların sayısı hiçte az değildir, az değildir ama sessizdirler, bunların sessizliği de insanı kahretmiyor değil..
Bu toplumsal çürümeye, bu yozlaşmaya sesini çıkarmayan aydın, siyasetçi ne zaman sesini çıkaracak? Bunları gördüğü halde yazmayan gazeteci ne zaman yazacak? Bunlara şahit olan akademisyen bunları görmezlikten gelip "sünenin faydalarını mı" işleyecek?
Kitle psikolojisinin etkisinden çıkıp bu çürüme ve kokuşmayı sorgulamanın zamanı gelmedi mi sizce?
18 Aralık 2017