1994-2024 Yerel Seçimler Üzerine Bir Analiz
R. Ferhat VURAL 05.05.2024 20:14:21
İnsanoğlu unutkandır. Öyle ki, atalarımız” Hafızayı beşer nisyan ile maluldür “yani “İnsan hafızasının eksikliği unutkanlığıdır" demiş. Bugün hafızalarımızı tazelemek için biraz gerilere, 1994 yılına gideceğiz.
1994’de yapılan yerel seçimlerde (yorumu değerli okuyucularımıza bırakarak) büyük başarı sağlayan Refah Partisi’nin başarısını ve 31 Mart 2024 Pazar günü yapılan yerel seçim sonuçlarını fazla ayrıntıya girmeden karşılaştıracağız.
1986 yılından itibaren İstanbul’da olan ve birçok gelişmeyi takip eden bir gazeteci olarak bizzat o süreçte gördüklerimi, şahit olduklarımı paylaşacağım.
Türkiye 27 Mart 1994'te yerel yöneticilerini seçmek üzere sandık başına gitmişti. 13 siyasi parti ve bağımsız adayların katıldığı seçimlerde 76 il merkezi belediyesinden 28'ini Refah Partisi kazanmıştı.
Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok belediye Refah Partisi’ne geçmiş ve Partinin oyları yüzde 9’luk rekor bir artışla yüzde 19,1’e yükselmişti. 1989 yerel seçimlerinde İstanbul-Beyoğlu’nda belediye başkan adayı, 1991 seçimlerinde milletvekili adayı olan ve seçilmeyen Sn. Recep Tayyip Erdoğan 1994’teki seçimlerde yüzde 25,19 oyla İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı seçilmişti.
Sn. Erdoğan 1989 yılında Beyoğlu belediye başkan adayı olurken, o dönemde Beyoğlu belediye başkan adayı (aynı zamanda belediye başkanı) CHP’den Hüseyin Aslan’dı. 1989’a kadar İstanbul büyükşehir belediye başkanı ise ANAP’tan Bedrettin Dalan’dı. Dalan, 1989 seçimlerinde koltuğunu CHP’li Nurettin Sözen’e devretmişti.
O dönemdeki belediye başkanlarının çalışmalarına gelince. Bedrettin Dalan, “Haliç gözlerimin rengi gibi olacak” diyordu. Çünkü o zaman Haliç gerçekten çok kirlenmişti ve fena kokuyordu. Daha sonra şahsıyla ilgili bir takım yolsuzluk iddiaları gündeme gelmiş ve dönemin DYP’si seçimlerde “Dalan’a talana hayır “sloganını kullanmıştı. Daha sonra ANAP’tan istifa eden Dalan, 1994 seçimlerinde DYP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olmuştu.
1989-1994 yılları arasında CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen dönemine gelince. Her yer çöp yığınlarıyla dolmuş, musluklardan bir damla su akmamış ve Sözen billboardları “Musluğunuz damlıyorsa babanıza İngiliz anahtarı hediye edin” reklamlarıyla donatmıştı. Bu yetmezmiş gibi rüşvet, yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmış ve İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresinin (İSKİ) genel müdürü Ergun Göknel’in sekreteriyle olan evliliği ve eski eşinden boşanma davasında ortaya ciddi yolsuzlukların saçılmasına neden olmuştu…
İşte bu şartlarda seçime giren Refah Partisi büyük başarı sağlamıştı. Seçilen belediye başkanları ise ilk iki dönemde gerçekten büyük hizmetlere imza atmış ve ilk işleri belediye girişlerine, “Rüşvet alan da veren de mel’undur” hadisi şerifini asmaları olmuştu. Rüşvet, yolsuzluk, torpilin esamesi okunmuyordu, bir süreliğine…
Daha sonra hizmetlerin yerini nelerin aldığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Öyle bir noktaya gelindik ki, yolsuzluk, hırsızlık, suistimal, imar-rant, torpil adeta sıradanlaştı. Şatafat, israf, kibir hakeza. Sorduğunuzda da pişkince, “canım diğerleri de yemiyor muydu? Onlar yiyeceğine biz yiyelim “cevaplarıyla karşılaşır olduk. “Allah var çalıyor ama çalışıyor da!” Hatta özel görüşmelerimizde şunu gördüm ki, bazıları bu haramı (yolsuzluk, hırsızlık) kendilerine hak görüyor. Nereden nereye!
Aradan 30 yıl geçti. O dönemde CHP’li belediyeler için iddia edilen yolsuzluk, rüşvet, torpil suçlamaları, bugün AK Partili belediyeler için iddia ediliyor. Bu iddialar toplumda karşılık bulmuş olacak ki, millet 30 yıl aradan sonra birçok belediyeyi CHP‘li adaylara teslim etti ve CHP’yi de 46 yıl aradan sonra birinci parti yaptı.
Şimdi merak edilen konu şu. CHP’li başkanlar yıllar sonra kazandıkları belediyelerde, kendilerinden önce bazılarının yaptığı gibi rövanş alıp” Nasıl olsa onlar yıllarca yedi, şimdi sıra bizde” mi diyecekler, yoksa bütün inançlarda, felsefelerde, düşüncelerde etik dışı olarak anılan ve toplumu kemiren rüşvete, yolsuzluğa, hırsızlığa, liyakatsizliğe set çekip, yandaş/Candaş yerine liyakat ve ehliyeti ölçü alıp millette hizmeti önceleyen ve ülkenin bu ayıplarla anılmasının önüne mi geçecekler? Bekleyip göreceğiz. Umarım tarih tekerrür etmez!
Sağlıcakla kalınız