Yerelde Gazeteciliğimizin 10. Yılı..
R. Ferhat VURAL 13.10.2024 09:23:27
Bundan tam 10 yıl önce sosyal medya hesaplarımızda, “Adıyaman’da muktedirlerin sesi değil, halkın sorun ve sıkıntılarını dile getirecek bir gazete çıkaracağız. Bu gazete insan haklarına saygılı, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü savunan, İdeolojik takıntılardan uzak her zaman haksıza karşı haklının hukukunu savunacak bir yayıncılık yapacak…” demiştik.
Aradan 10 yıl geçti yine aynı noktadayız.
Siyasilerin, bürokrasinin, güçlünün borazanı olmadık. Bedel ödememize rağmen her zaman mağdurun sesi soluğu olmaya çalıştık.
Bundan dolayıdır ki, yeri geldi dışlandık, ötekileştirildik, görmezlikten gelindik, küçümsendik, maddi manevi bitirilmeye çalışıldık. Ama pes etmedik.
Muktedirlerin ballı sofralarında yer almadık, etik dışı tekliflere kapıyı kapattık. Çünkü biz bu yola girerken “Akçeli işlerle işimiz olmaz, kimseden bir beklentimiz yok” demiştik. Özellikle 3-5 kuruşa abonelik, ilan, reklam vb kendi reklamlarını yapan bazı siyasi zevata ve protokol kompleksli sözde STK’lara dönüp bakmadık, tenezzül etmedik.
Eleştirel haber yaparken, iktidar/muhalefet, zengin/fakir, güçlü/güçsüz ayrımı yapmadık. Sadece olayın haber değerine ve kamuoyu menfaatine baktık.
Araştırmacı gazetecilik örneği sergileyerek özel haberlere imza attık.
İnsanların kıyıda köşede sessizce konuştuklarını biz gazete manşetlerine taşıdık.
Özellikle toplumu içten içe kemiren, uyuşturucu, yolsuzluk, hırsızlık ve torpil haberlerine ayrı bir önem verdik. Bunlar kırmızı çizgimizdir dedik. Çünkü bu tip etik dışı fiillerin normalleşmemesi lazım. Bir toplumda adaletsizlik, hırsızlık, tefecilik sıradanlaşırsa o toplumda ahlak ve adaletten söz edilemez ve kimse de yozlaşmadan şikâyet edemez.
Tabi her şeyin bir bedeli vardır, doğrularında yanlışların da. Ne yazık ki, öyle bir süreçten geçiyoruz ki, yanlışları değil doğruları dile getirdiğiniz de bedel ödüyorsunuz.
Bu zaman zarfında şunu da öğrendik. Her siyasi parti ve eğilimde-istisnalar hariç- kendi yanlışlarına sahip çıkan muazzam bir kitle var. Temel referansları şudur: “Onlarda yapıyordu, onlarda çalıyordu, onlarda...”
Halbuki yanlışın emsal olmaması lazım. Kul hakkına girmek, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemek ne zamandan beri emsal oluyor? Anayasada böyle bir madde mi var? Üzülerek ifade edeyim ki, partisini, liderini ve ideolojini kutsallaştıran herkeste bu hastalık var. İşte toplumsal yozlaşmanın temelinde de bu yatıyor, kendi yanlışını doğru görme hastalığı.
Bazıları bize Donkişot dedi, bazıları “bu insanlar için kendini feda etmeye değmez, böyle gelmiş böyle gider”” dediler, varın söyleyin dedik çünkü; bizim bir idealimiz var, özlemini çektiğimiz ülke var.
Kimsenin kimseyi dışlamadığı, insanların parti, etnisite mezhepçilik ve ideolojik girdaplarda sıkışmadığı, refah ve özgürce yaşadığı adil bir ülke. Paranın değil, ahlak ve erdemin geçerli akçe olduğu temiz bir toplum. Bu idealimiz kimine göre ütopik görülebilir, olsun hayali bile güzeldir.
Sevgili dostlar, bugüne kadar bu ilkeli duruşumuzdan taviz vermedik, Allah ömür verirse bundan sonraki yayıncılık hayatımızda da bu çizgimizi korumaya çalışacağız.
Bu vesileyle, gazeteyi çıkardığımız ilk günden bugüne, sayıları bir elin parmaklarını geçmese de, maddi manevi her zaman yanımızda duran, bize moral veren, desteğini esirgemeyen o duyarlı, onurlu, yürekli dostlara teşekkürü bir borç biliyoruz. Güzel haberlerde buluşmak dileğiyle,
Sağlıcakla kalın