Eşrefi Mahlukat
Prof.Dr.Yasin ÇİÇEK 12.01.2025 09:35:58
Ey mahlukatın en şereflisi olan insan! Ey muhteşem varlık! Biz kimiz? Vazifemiz nedir? Nereden geldik ve nereye gidiyoruz?
Ey emaneti kübrayı omuzuna almış eşrefi mahlukat! Yeryüzünün halifesi olan muhteşem varlık. Emanete sahip çıktığında ve halifeliğini tam icra ettiğinde melekleri bile geride bırakan muhteşem Abdullah.
Alexis Carrel "İnsan Denen Meçhul" der. İnsan nedir? Ne kadar biliyoruz ve kendimizi ne kadar tanıyoruz?
Şimdiye kadar çok şey denmiş çok şey yazılmış. Yine yazılacak ve yazılmaya devam edilecek çünkü gerçekten sırlı ve muamma bir varlık. Kâinatı içinde barındıran bir yaratık. Hz. Ali'nin dediği gibi İnsan şu kâinatın küçük bir misalidir. Kâinat insanın bir açılımıdır yani kainatta büyük bir insan gibidir.
İnsanların en faziletlisi ve mükemmeli ise Hz. Muhammed (asm)dır. Dost ve düşman peygamberimizin insanlığını kabul etmişler. Ahlakına hayran olmuşlar. Asırlara damgasını vurmuş ve vurmaya da devam ediyor. Aziz Mahmud Hüdayi'nin dediği gibi;
"Âyinedir bu âlem, her şey Hak ile kaim
Mir'at-ı Muhammed'den Allah görünür daim." Cenâb-ı Hakka câmi bir ayine peygamberimizdir. Mutlak insan Hz. Muhammed (asm)dır.
İnsanın ortak özellikleri ve yazılımı aynıdır. Gülmesi, ağlaması, üzülmesi, korkması, sevmesi, endişesi benzerdir sadece dereceleri değişir. Temel ortak özellikleri aynı olmasına rağmen her insan tek ve orijinaldir. Yeryüzünde birebir aynı insan yoktur. Potansiyelinde hem iyilik hem de kötülük mevcuttur. Tüm zıtları içinde barındırır. Her insanın potansiyelinde her türlü iyiliğe ve kötülüğe meyil vardır. Ortamını bulursa iki kutbada gidebilir. Dolayısıyla her an tetikte olmak zorundadır. Bir saat, bir gün, bir dakika, bir saniye hatta bir an bile insanı alçaltmaya veya yüceltmeye yetebilir. Son nefese kadar dikkatli olmak zorundadır.
Bu durumu Bediüzzaman şu öz cümleyle özetlemiştir. “İnsan ahsen-i takvimde yaratıldığı ve ona gayet câmi' bir istidat verildiği için esfel-i safilînden tâ a'lâ-yı illiyyîne, ferşten tâ arşa, zerreden tâ şemse kadar dizilmiş olan makamata, meratibe, derecata, derekata girebilir ve düşebilir bir meydan-ı imtihana atılmış, nihayetsiz sukut ve suuda giden iki yol onun önünde açılmış bir mu'cize-i kudret ve netice-i hilkat ve acube-i sanat olarak şu dünyaya gönderilmiştir."(Sözler/343)
"Ey ahsen-i takvimde yaratılan ve sû'-i ihtiyarıyla esfel-i safilîn tarafına giden insan-ı gafil! Beni dinle."Sözler - 330
Herkesin istidadı nihayetsiz düşmeye veya yükselmeye müsaittir. Her türlü hayrı ve şerri işlemeye müsaittir. Kimseyi kınamamak gerekir. Aslında kınanacak birisi varsa oda insanın kendi nefsidir.
İnsanın bitkisel, hayvani, meleki, nefsi veya şeytani yönü vardır. Bu dört unsuru dengeli kullananlara insan denir. Yemesi, içmesi cihetiyle hayvanata benzer. Uyku bir nevi bitkisel bir hayatı temsil eder. Hayvansal ve bitkisel gıdalarla beslemesi hayvani yönüdür. Tüm insanı vasıfları ve ibadet yapması cihetiyle meleklere benzer. Ortamını bulduğunda yanlış yapması ve günah işlemesi şeytani özelliğidir. Bunların hepsinde ifrat ve tefritten uzak durup vasat mertebesi ile hareket etmek insanı istikametli yapar.
Bir varlığın derecesi yükseldikçe derekeside o nispette düşebilir. İnsan nihayetsiz âli mertebelere yükseldiği gibi nihayetsiz aşağı mertebelere düşme istidadında yaratılmıştır. Ayette(Araf,179) belirtildiği gibi hayvandan daha aşağı düşebilir.(..."İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.")
Allah kendisini bilmeyi insanın kendisini tanımasına bağlamış. Cenab-ı Hak insana kendisini tanıması için kıyas yapacak kadar ilim, irade, kudret, hayat, basar, sem ve kelam vermiştir. Bu sıfatlar bize cüz'i olarak sadece kıyas yapacak kadar Cenâb-ı Hakk'ın külli sıfatlarına ayinelik için verilmiştir. Bundan dolayı rotasını şaşırırsa firavun ve nemrut olabilir. Şu anda zındıka komitesinin başını temsil edenlerde olduğu gibi. Eski firavunlar şimdikilerin ayağına su dökemez.Halbuki insan Allah'a karşı kendini ne kadar aciz ve zaif hissederse Cenâb-ı Hakk'ın yanındaki değeri artmaktadır.Kibir ve gurur ise onu aciz bir yaratık haline dönüştürür. Adeta bir sineğe gözle görülmeyen bir mikroba mağlup olur.
"İnsan şu kâinat içinde pek nazik ve nâzenin bir çocuğa benzer. Zaafında büyük bir kuvvet ve aczinde büyük bir kudret vardır."Sözler - 327
İnsani ve hayvani tüm yavruların etrafında anaları ve babaları dört dönerler. Yavruların acizliği ve fakirliği sebebiyle Cenâb-ı Hak annelerini yavrularının imdadına koşturur. Yavru büyüdükçe ve güçlendikçe şefkat ve merhamet azalır. İnsan benim benim dedikçe ötelenir.Hatta rızık için kavga ederler. Hâkimiyet ve benlik davası güderler. İnsanlık tarihi bunun şahididir.
Cenâb-ı Hak bizi Şeytani hasletler olan kibir,hırs ve hasetten korusun. O'nu sevmeyi, O'ndan korkmayı ve O'ndan ümidimizi kesmemeyi nasip etsin.
13 Ocak 2025(12 Recep 1446)