Medya Çirkefliği Üzerine!


 R. Ferhat VURAL    12.01.2025 09:36:33  


Hangi meslek olursa olsun, niteliksiz insanların eline geçtiği zaman itibarsızlaşır, bozulur, değerini kaybeder.

Örneğin, bir kasaba ameliyat yaptıramazsınız, bir aracı ehliyetsiz sürücüye teslim edemezsiniz, bir cahile eğitim kurumunu teslim etmezsiniz. Her şeyde liyakat ve ehliyet ararsınız.

 Peki ya medya?

Birçok meslekte liyakat, ehliyet ve nitelik aranılırken maalesef (özellikle yerelde) bu meslekte hiçbir ölçü, kriter aranılmıyor. İşte asıl sıkıntı da burada başlıyor.

Bu beldede gazetecilik denilince insanların aklına yıkama, yağlama, şantaj, dilencilik ve paralı tetikçilik geliyor. Kimin ağzını açarsanız bu konuda dert yandığına şahit olursunuz.

Siyasetçisi, bürokratı, STK başkanları, iş insanları hepsinden aynı şikâyetler.

Bunu yapan zevat- İşini layıkıyla yapanları tenzih ederim- “Gazeteciyim, yazarım, çizerim, falanım, filanım” diye ortalıkta dolanan tipler.

Utanma yok, arlanma yok, edep, yok adap yok! Bunlarda olmayınca her yol mübah oluyor. “Utanmadıktan sonra dilediğini yap. “

Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunan bu protokol kompleksli zatlar gazeteciliği, sadece fatura kesme, şantajda bulunma veya tehdit aracı olarak görüyorlar. Maalesef bu koruya her gün yenileri ekleniyor. Cehalet, bilgisizlik, diksiyon bozukluğu paçalarından akıyor.

Kimisi de belediye başta olmak üzere herhangi bir kuruma ayak atmak için bu mesleği paravan olarak kullanır. Önce şantajda bulunur karşı taraf şantaja boyun eğmeyince başlar yalamaya. Onlar için A partisi B partisi fark etmez yeter ki yalayacağı bişeyler olsun.

Bu madalyonun bir tarafı, bir de madalyonun diğer tarafı var. Bunları cesaretlendiren, maddi olarak palazlandıran, sırtını sıvazlayan ve onure edenler.

Madalyonun bu tarafına baktığımızda ilk gözümüze çarpanlar yerel yöneticiler, siyasiler ve reklamsever bürokratlar. Öyle ki zamanında bazı yerel yöneticilerin bu sözde gazetecilere en pahalı telefonları aldıkları, kimilerini işe aldıkları hatta bazılarını da maaşa bağladığı bu camiada konuşulan iddialar. Başka kimler var deseniz, siyaseten bir beklentisi olanlar” reklamın iyisi kötüsü olmaz “diyerek bu zat-ı muhteremlere bir harçlık veya dürüm karşılığında reklamlarını yaptıranlar. Bunlara ilave olarak, başarısız oldukları halde sırf koltuklarını sağlama almak için medyatik tembel bürokratlar.

İşte Basın Özgürlüğü ve Halkın Haber Alma Hakkı, Demokrasinin Vazgeçilmezi medya, bu tip insanların elinde resmen madara oluyor.

Bu kepazelikler “Gazetecilik” olarak algılandığı için beklentisi karşılanmayan sözde “gezteci” hemen karşı tarafa itibar suikastına başvurur. “Çamur at tutmazsa izi kalır” misali. Her ne kadar paylaşımlarında kamuoyu menfaati çeşni olarak kullanılsa da asıl dert bireysel menfaattir.

Alan razı verenin razı olduğu bu çirkef pazarında olan halka ve bu mesleği onuruyla yapan insanlara oluyor. Halka oluyor çünkü, medyanın asıl işlevi kamuoyu menfaatine olan her türlü yanlışı eleştirmektir, halkın menfaatini gözetmektir, 4.Kuvvetin hakkını vermektir. Bu yapılmayıp bir dürüm karşılığında tescilli hırsız “namuslu” diye lanse ediliyorsa o beldede sap ile saman birbirine karışıyor demektir. Malcolm X’in (Malik El Şahbaz) dediği gibi, “Eğer dikkat etmezseniz medya, mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur.”

İkinci olan bu mesleği şerefiyle yapanlara oluyor. Öyle ki, bunların yaptıklarını görünce/duyunca aynı meslek grubunda olmaktan haya ediyor insan.

Rahmetli Mehmet Ali Birand’ın dediği gibi,” Gazetecinin görevi, devleti kollamak, siyasetçi gibi davranmak değildir. Onun görevi, doğru haber yapmaktır.” Bu muhteremlerden doğru haber yapmayı geçtik, dezenformasyon yapmasınlar, şu aşağılık komplesini bırakıp bu mesleği egolarına feda etmesinler ona da razıyız.

Sağlıcakla kalın