Kâhtalı Mıçe’yi Uğurlarken


 R. Ferhat VURAL    23.02.2025 07:49:21  


Kâhtalı Mıçe, geçtiğimiz hafta Antalya’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Mıçe’nin cenazesini binlerce seveni dualarla ebediyete uğurladı. Cenaze törenine bende katıldım. O kalabalığı görünce kendi kendime “keşke sağ iken de bu kadar sahiplenilseydi” dedim.

Yolu gurbette düşenler bilir. Ne zaman biri “nerelisiniz “diye sorunca Adıyaman cevabını verdiğinizde “Öyle mi Kâhtalı Mıçe’nin memleketi “diye karşılık verirler. Mıçe’nin adı adeta Adıyaman’la, Kâhta’yla özdeşleşti.

Mıçe, yaklaşık 50 yıllık sanat yaşamında çok badireler atlattı. Sağ iken yeterince kıymeti bilindi mi deseniz şüpheliyim. Bu kanıya kendisiyle yaptığım röportajda vardım.

2016 yılının ekim ayında kendisini aradım, röportaj isteğimi iletim, “hay hay Kâhta’ya gel konuşalım” demişti.

Atatürk Barajının kıyısında bir mekânda oturup çay kahve eşliğinde kendisiyle uzun bir mülakat yaptım. Bana bazı şeyleri yazılmamak kaydıyla anlattı, onun hatırasına binaen verdiğim sözde durarak anlatmayacağım.

Mıçe, son yıllarda sıkıntılıydı. Özellikle İstanbul’da Japon para birimiyle aldığı ev kendisine pahalıya patladı ve maddi anlamda çok zarar etti. O süreci anlatırken kimsenin kendisine yardım etmemesinden dolayı çok sitem etmişti. 

Hiç mi kimse yardım etmedi soruma, Mıçe,” Belki tek tük olmuştur ama bu sayı on kişiyi geçmemiştir. Allah o adamlardan razı olsun, tuttukları altın olsun. İsim vermiyorum ama onlar kendilerini biliyorlar. Adıyaman’da benim hayatım geçti, en güzel yıllarım geçti ve çokta severim. 40 seneyi geçti sanırım. Biz Adıyaman’ı sırtımızda taşıdık. Aman dedik memleketimize yanlış kelime bile söylenmesin, yüz kızartıcı bir şey olmasın aman ha aman. Ben hep bunlara önem verdim. Memleketime laf getirtmedim ama zora girince Adıyaman beni 40 gün taşıyamadı… Eğer bunda darılan kırılan varsa gelsin konuşalım…” demişti.

Zor gününde kendi tabiriyle birkaç kişi hariç kimse elinden tutmamıştı sanatçının. Peki, bir sanatçıya verilen değer bu mu olmalıydı? Adıyaman’da o kadar zengin var, zekâtlarının onda birini verseler yerel hiçbir sanatçı sıkıntı yaşamaz.

Bu sadece Mıçe için değil tüm yerel sanatçılarımız için geçerlidir.

Bundan yaklaşık 8 yıl kadar önce de Bestekâr Aziz Çelik ile bir mülakat yapmıştım. Aziz hoca da haklı olarak bu konularda sitem edip dert yanmıştı. “Birçok beste yaptım, benim bestelerim birçok ünlü sanatçı tarafından okunmuştur, birçok ödül aldım, kendimi tüm Türkiye’ye tanıttım bir tek Adıyaman’a tanıtamadım. Gevende deyip küçümserler, işte bu insanı kahrediyor” demişti.

Kısacası dostlar, huyumuz kurusun bir insana hayatta iken gereken ilgiyi göstermez, yardım etmeyiz, öldükten sonra da iyi ağıt yakarız. Maalesef bu da para etmiyor. Bir sanatçı kolay kolay yetişmez. Bu insanlar yaptıkları sanatla para kazanırlar, geçimini onunla sağlarlar. Bunlar ameleler gibi gündelik işlerde çalışamazlar. Haliyle her insan gibi hastalanabilirler, maddi zorluğa düşebilirler. İşte o zor günlerde yanlarında olmak lazım öldükten sonra değil. Sanatçımıza Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyoruz.

Sağlıcakla kalın