Pragmatik felsefe neden çözümdür?
Doç. Dr. M. Sadık BEKTAŞ 04.05.2025 10:13:06
Türkiye’nin uzun yıllardır kanlı bir gölge gibi izlediği PKK sorunu, devlet ile toplum arasında güven zayıflıkları, sert müdahaleler ve tek yanlı çözümler üzerinden evrilmiştir. Halihazırda Sn. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sn. Devlet Bahçeli’nin bu sorunu “müzakere ve iletişim” temelli bir yaklaşımla çözme kararlılığı, Türkiye siyasetinde yeni bir dönemin habercisi olarak okunabilir. Bu yaklaşım, hem Batı siyaset geleneğindeki pragmatik felsefenin hem de siyaset felsefesi literatüründeki “akılcı, sonuç odaklı” paradigma ile büyük ölçüde örtüşmektedir.
---
1. Pragmatizm ve Batı Siyasetindeki Yeri
Pragmatizm, 19. yüzyılın sonlarında Charles Sanders Peirce ve William James ile temellerini atmış; John Dewey ile de siyaset felsefesinde etkin bir kavram hâline gelmiştir. Temel iddiası şudur: “Bir fikrin doğruluğu, onun pratikteki sonuçlarıyla sınanır.” Dolayısıyla idealler ve prensipler, somut sonuçlara hizmet ettiği oranda değer kazanır. Batı siyaseti pratikleri de bu mantık ekseninde şekillenir: fikirler ve politikalar, seçmenle buluştuğunda, toplumsal yarar ve istikrar sağladığında meşruiyet kazanır.
Türkiye’de yıllarca PKK’ya yönelik tek taraflı güvenlik odaklı stratejiler—ki bu stratejiler yüksek maliyetli operasyonlar, toplumsal travmalar ve uluslararası itibar kayıpları üretmiştir—pragmatizm açısından “etkin” çözümler olarak kabul edilmemiştir. Oysa müzakere temelli bir yaklaşım, kısa vadede taviz gibi görünse de uzun vadede toplumsal barış, ekonomik istikrar ve demokratikleşme gibi büyük kazanımlara olanak tanır.
---
2. Erdoğan ve Bahçeli’nin Kararlılığının Rasyonel Temelleri Erdoğan ve Bahçeli’nin son dönemde ortaya koydukları uzlaşı çağrılarını şu açılardan değerlendirebiliriz:
1. Maliyet-Fayda Dengesi: Sürekli çatışma, Türkiye ekonomisine milyarlarca dolar yük getirdi, altyapıyı yıprattı, mülteciler dâhil göç baskısını artırdı. Barış müzakereleri ise, başlangıçta siyasi risk katsayısı taşısa da, uzun vadede ülke birikimini savaşa değil kalkınmaya harcama imkânı sunar.
2. İç ve Dış Meşruiyet: Batı demokrasilerindeki “çatışmaların diyalogla çözülmesi” normu, uluslararası toplum nezdinde meşruiyeti artırır. Erdoğan-Bahçeli çizgisinin bu zemine kayması, AB, NATO ve komşu ülkelerle ilişkilerde pozitif dinamikler doğurur.
3. Toplumsal Psikoloji: Uzun süre “öteki” ilan edilen topluluklarla iletişim kanallarının açılması, sosyal aidiyet duygusunu güçlendirir. Bu da kamusal alanda kutuplaşmayı azaltır, birlikte yaşama kültürünü pekiştirir.
Bu üç başlık, Batı siyaset literatürünün “rasyonel aktör” modeliyle de uyumludur: Devletler, çatışma yerine müzakereyi seçtiklerinde hem kaynak kullanımını optimize eder hem de uluslararası düzeyde stratejik avantaj elde eder.
---
3. Dünyadan Örnekler
Türkiye’nin PKK sorununa müzakere odaklı yaklaşımı, dünyada benzer soruları barışçı yöntemlerle çözmeyi başaran pek çok siyasi organizasyon örneğiyle meşruluk kazanır: İrlanda Demokratik Cumhuriyet Ordusu (IRA) ve Kuzey İrlanda Barış Süreci: 1960’lardan itibaren süren silahlı mücadele, 1998’de Good Friday Anlaşması ile temelli siyasi müzakereye dönüştü. Her iki taraf da uzlaşı adı altında yasal siyasi partilere dönüşerek, çatışmayı bıraktı.
ETA ve İspanya: 1959’dan beri süren Bask ayrılıkçı şiddeti, 2011’de örgütün silah bırakma kararına uzanan uzun bir diyalog süreci sonunda son buldu. İspanya merkezi hükümeti ve Bask siyasi hareketleri, güven artırıcı önlemlerle müzakereler gerçekleştirdi.
FARC ve Kolombiya: 1964’ten beri devam eden iç savaş, 2016’da yaşanan barış anlaşması ile sona erdi. Devlet ve FARC temsilcileri, Küba’nın arabuluculuğunda masaya oturdu; ödül mahiyetindeki toprak reformu ve siyasi katılım garantileri karşılığında örgüt silahsızlandırıldı.
ANC ve Güney Afrika: Apartheid sonrası dönüşüm sürecinde, Nelson Mandela önderliğindeki Afrikan Ulusal Kongre (ANC) ile iktidardaki beyaz azınlığın pazarlığı, kanlı bir çatışmaya dönüşmeden ülkedeki rejim değişikliğini mümkün kıldı.
Bu örnekler, “çatışma mantığı” yerine “etkileşim mantığı” kurulduğunda çözümün bileşenlerinin nasıl hayata geçirilebileceğini göstermektedir. Türkiye’de benzer adımlar—güven artırıcı önlemler, ara dönem komisyonları, sivil toplum katılımı—kolayca hayata geçirilebilir.
---
4. Siyaset Felsefesi Literatüründe Rasyonel Müzakere Siyaset felsefesinde, en güçlü argümanlardan biri “sosyal sözleşme” fikridir (Hobbes, Locke, Rousseau). Toplum üyelerinin bir arada yaşamayı kabul etmesi, karşılıklı hak ve sorumlulukların devlete devredilmesi temeline dayanır. PKK bağlamında bu sözleşme, Türkiye Cumhuriyeti’nin teklifi ile “ayrılıkçı bir argümanı” sona erdirip ortak anayasa ve hak teminatı çerçevesinde yeniden düzenlenebilir. John Rawls’un “Adalet Teorisi”nde ise toplumsal düzen “en dezavantajlı durumda olanın bile rızasıyla” tesis edilir. Bu, müzakere masasında PKK ile devletin, ötekileştirme yerine eşit paydaş muamelesi yapması anlamına gelir. Böyle bir yaklaşım hem adil hem de sürdürülebilir bir barış sağlar.
---
Sonuç
Sn. Erdoğan ve Bahçeli’nin PKK sorununu çözme konusundaki kararlılığını; pragmatik felsefe, Batı siyaseti deneyimleri ve siyaset felsefesi literatüründeki rasyonel müzakere ilkeleri ışığında değerlendirmek, Türkiye için bir kırılma noktası olabilir. Tarihten örneklenen, teoriden temellendirilen bu yaklaşım; toplumsal uzlaşı, ekonomik güçlenme ve uluslararası itibarın aynı anda kazanılabileceği bir zemini bize işaret ediyor. Artık zaman, çatışmayı yeniden üretmek yerine müzakereyle kalıcı barışın temellerini atmaktır. Bu da ancak akılcı, sonuç odaklı bir siyaset pratiğiyle mümkündür.