Türkiye’de Artan Suçlar Üzerine Bir Analiz


 Doç. Dr. M. Sadık BEKTAŞ    12.10.2025 09:49:25  


Son yıllarda Türkiye, toplumun her kesimini derinden etkileyen ve gündelik yaşamı doğrudan tehdit eden bir suç artışıyla karşı karşıyadır. Gazete manşetlerinden aile sohbetlerine kadar her yerde yankı bulan bu artış, basit bir nedene bağlanamayacak kadar karmaşık ve çok katmanlı bir sorunlar yumağının tezahürüdür. Bu yazıda, Türkiye'deki suç oranlarındaki artışın ardında yatan temel sebepleri ekonomik, sosyal, yapısal ve kültürel boyutlarıyla ele alacağız.

1. Ekonomik Baskılar ve Gelecek Kaygısı

Suçun en temel besleyicilerinden biri, hiç şüphesiz ekonomik istikrarsızlıktır. Yüksek enflasyon, işsizlik ve geçim sıkıntısı, vatandaşları derin bir gelecek kaygısına sürüklemektedir.

· İşsizlik ve Gelir Adaletsizliği: Özellikle genç nüfusta yüksek seyreden işsizlik, bireyleri umutsuzluğa itmekte ve yasa dışı yollarla gelir elde etme arayışına sokmaktadır. Düzenli bir geliri ve geçim kaynağı olmayan bireyler için suç, bir "hayatta kalma stratejisi" haline gelebilmektedir.

· Yoksullaşma ve Sosyal Dışlanma: Ekonomik krizin ağır yükü, özellikle alt ve orta gelir gruplarını vurmakta, sosyal haklara ve temel ihtiyaçlara erişimi kısıtlamaktadır. Bu dışlanmışlık hissi, topluma karşı öfke ve intikam duygularını besleyerek suça yönelimi artırabilmektedir.

· Fırsat Eşitsizliği: Ekonomik imkansızlıklar nedeniyle iyi bir eğitim alamayan veya sosyal olarak geride kalan gençler, yasal yollardan başarılı olma inancını kaybetmekte ve suç örgütleri gibi yapılanmalar için kolay bir hedef haline gelmektedir.

2. Sosyal ve Yapısal Sorunlar

Ekonomik nedenlerin yanı sıra, toplumsal dokuyu zayıflatan bir dizi yapısal problem de suç oranlarındaki artışta kritik bir rol oynamaktadır.

· Göç ve Kentleşme Sorunu: Plansız ve hızlı kentleşme, şehirlerdeki sosyal kontrol mekanizmalarını zayıflatmış, kenar mahallelerde kimliği belirsiz, denetimsiz alanlar oluşturmuştur. Bu bölgelerde işsizlik, eğitimsizlik ve yoksulluk iç içe geçerek suç için verimli bir zemin hazırlamaktadır.

· Eğitim Sistemindeki Aksamalar ve Aile Yapısındaki Değişim: Eğitim, sadece bilgi aktaran değil, aynı zamanda ahlaki değerleri ve toplumsal kuralları öğreten bir kurumdur. Eğitim sistemindeki sorunlar ve fırsat eşitsizliği, bu işlevin gereği gibi yerine getirilmesini engellemektedir. Bunun yanında, ailenin toplumdaki geleneksel rolündeki değişim ve aile içi bağların zayıflaması, çocuk ve gençler üzerindeki sosyal kontrolü azaltmakta, onları dışarıdaki olumsuz etkilere daha açık hale getirmektedir.

· Madde Bağımlılığı: Uyuşturucu ve diğer bağımlılık yapıcı maddelerin yaygınlaşması, hem doğrudan bir suç kaynağı hem de diğer suçları (hırsızlık, gasp, şiddet) tetikleyen ana bir faktördür. Bağımlı birey, madde ihtiyacını karşılayabilmek için suç işlemeye zorlanmaktadır.

3. Hukuk Sistemine Dair Algı ve Denetim Mekanizmaları

Suçla etkin mücadele, caydırıcı ve adil bir hukuk sisteminin varlığına bağlıdır. Bu noktada da bazı endişeler bulunmaktadır.

 

· Cezaların Caydırıcılığına Yönelik Şüpheler: Toplumun bir kesiminde, suç işleyenlere verilen cezaların yeterince caydırıcı olmadığı veya adil bir şekilde uygulanmadığı yönünde bir algı mevcuttur. Bu algı, "cezasız kalma" ihtimalinin suça olan eğilimi artırabileceği düşüncesini beslemektedir.

· Kolluk Kuvvetleri ve Yargıdaki Yıpranma: Polis teşkilatının ağır iş yükü, yargı sistemindeki davaların uzun sürmesi gibi faktörler, suçla mücadelede etkinliği düşürebilmekte ve suçluların daha hızlı yakalanıp yargılanacağı inancını zedelemektedir.

· Yolsuzluk: Yolsuzluğun yaygın olduğu bir ortamda, hukuk önünde eşitlik ilkesi zarar görür. Bu durum, vatandaşların devlete ve adalet sistemine olan güvenini aşındırarak, "kanunları hiçe sayma" eğilimini güçlendirebilir.

4. Kültürel Yozlaşma ve Medyanın Rolü

Son olarak, toplumsal ve kültürel değerlerdeki aşınma da dolaylı olarak suç artışına zemin hazırlamaktadır.

· Şiddetin Sıradanlaşması: Gerek geleneksel gerekse dijital medyada şiddetin sıkça ve özensizce sergilenmesi, özellikle gençler ve çocuklar üzerinde olumsuz bir etki yapmakta, şiddeti bir çözüm yolu olarak normalize edebilmektedir.

· Bireysellik ve Tüketim Çılgınlığı: Toplumda giderek artan aşırı bireysellik ve sürekli tüketime yönelik baskı, insanları "hızlı zengin olma" hayallerine sürükleyebilmekte ve bu yolda yasal olmayan yöntemlere başvurma riskini artırabilmektedir.

Sonuç

Türkiye'deki suç oranlarındaki artış, tek bir nedene indirgenemez. Bu, ekonomik sıkıntılar, sosyal dokunun zayıflaması, eğitimdeki aksaklıklar, hukuk sistemine duyulan güvensizlik ve kültürel erozyon gibi birbiriyle bağlantılı onlarca faktörün birleşiminden kaynaklanan sistemik bir krizdir. Bu karmaşık sorunun çözümü için de tek boyutlu bir yaklaşım yeterli olmayacaktır. Suçla mücadele, sadece daha fazla polis ve daha ağır cezalardan ibaret görülmemelidir. Uzun vadede, ekonominin iyileştirilmesi, eğitimde kalite ve fırsat eşitliğinin sağlanması, aile kurumunun desteklenmesi, sosyal projelerle kenar mahallelerin hayata katılması, madde bağımlılığıyla mücadele ve nihayetinde adil ve etkin bir yargı sisteminin tesis edilmesi gerekmektedir. Ancak tüm bu adımların koordineli bir şekilde atılmasıyla, Türkiye, vatandaşlarının kendini güvende hissettiği bir toplum olma yolunda ilerleyebilir.

Sevgiyle kalınız