Adıyaman'ın Çığlığını Duyan Var mı?
Doç. Dr. M. Sadık BEKTAŞ 08.11.2025 19:15:36
Gözlerinizi kapatın ve Türkiye'nin kalbinde, tarihin, kültürün ve inancın harman olduğu bir toprak hayal edin. İnsanı sıcacık, misafirperverliği dillere destan. Tarihi, Nemrut Dağı'nın zirvesindeki heykeller gibi asırlara meydan okuyor. Bu toprakların adı Adıyaman.
Peki, bu kadim şehrin, bu güzel insanların çığlığını duyabiliyor musunuz? Gürültünün, siyasi kavgaların, günlük telaşelerin arasında, Adıyaman'ın derinden gelen iniltisi kaynayıp gidiyor. Oysa onun derdi, hepimizin derdidir.
Adıyaman'ın en büyük yarası, "göç" denen illet. Köyler boşalıyor, gençler umutlarını bir bavula doldurup büyük şehirlere, hatta yabancı ülkelere gidiyor. Peki neden?
Cevap, ekonomik çıkmazın soğuk yüzünde saklı:
· Tarımın Çöküşü: Bereketli topraklarımız, çiftçinin belini büken maliyetler, pazarlama sıkıntıları ve modernleşememenin getirdiği verimsizlikle boğuşuyor. Çiftçi emeğinin karşılığını alamayınca, toprağına küskün düşüyor yollara.
· Sanayinin Yokluğu: Adıyaman, ne yazık ki "sanayisi gelişmemiş" ibaresini hala sırtında bir yük gibi taşıyor. Büyük fabrikaların, istihdam yaratan yatırımların uğramadığı bir şehirde, gençlere sunulan gelecek nedir? Ya asgari ücretle düzensiz işler ya da göç.
· Genç İşsizliği: Üniversite bitiren gençlerimiz, diplomalarını alır almaz "Burada ne iş yapabilirim?" sorusuyla yüzleşiyor. Bu sorunun cevapsız kalması, en büyük beyin göçünün temel sebebi.
Ve bir diğer kanayan yara: Altyapı ve Hizmetler. İlçeler, köyler hala temel ihtiyaçlar için mücadele veriyor. Yollar, sağlık hizmetleri, eğitim olanaklarındaki yetersizlik, insanları adeta şehir merkezine sürüklüyor. Bu da merkezde plansız bir yapılaşma ve beraberinde gelen sorunlar demek.
6 Şubat Depreminin Açtığı Derin Yaralar
Tüm bu kronik sorunların üzerine,6 Şubat depreminin yıkıcı etkisi eklendi. Binlerce can kaybı, on binlerce yıkılmış veya ağır hasarlı bina... Şu an Adıyaman, fiziksel ve psikolojik olarak toparlanma sürecinde. Konteyner kentlerde hayat mücadelesi veren insanlarımız, kalıcı konutlara taşınıyor. Enkaz kaldırıldı ama ruhlardaki enkazın kaldırılması daha çok zaman alacak. Bu süreç, şehrin zaten var olan sorunlarını katmerli hale getirdi.
Peki, Çare Nerede?
Adıyaman'ın kaderine razı olmak zorunda değiliz. Bu şehir, potansiyeliyle bir "inci" olmayı hak ediyor. Çözüm, topyekûn ve kararlı bir seferberlikte yatıyor:
1. Tarımda Devrim: Çiftçiyi güçlendirerek, kooperatifleşmeyi teşvik ederek, markalaşmış, katma değeri yüksek ürünler (örneğin, Adıyaman tütünü, bademi, üzümü) ile pazara açılmak.
2. Turizmde Fırsatları Değerlendirmek: Nemrut, sadece bir başlangıç olmalı. İnanç turizmi, kültür turizmi, doğa turizmi ile turizm sezonunu uzatmak ve tüm ilçelere yaymak.
3. Yatırım ve Teşvik: Adıyaman, sanayi yatırımcıları için cazibe merkezi haline getirilmeli. Özellikle tarıma dayalı sanayi ve enerji yatırımları için agresif teşvik politikaları uygulanmalı.
4. Deprem Sonrası Yeniden İnşa: Sadece ev değil, "yaşam" inşa etmek gerekiyor. Kalıcı konutların yanı sıra, iş yerleri, okullar, hastaneler ve sosyal alanlar ile hayatı yeniden kurmak en büyük öncelik olmalı.
Son Söz Yerine...
Adıyaman, sadece bir istatistik veya seçim dönemlerinde hatırlanan bir rakam değildir. Adıyaman, bir anne, bir baba, üniversite sınavına hazırlanan bir genç kız, tarlasında ter döken bir çiftçidir. Onların hayalleri, umutları ve hak ettikleri bir gelecek var.
Bu yazı, bir çığlıktır. Adıyaman'ın sesi olmak ister. Unutmayalım, Adıyaman'ın kaderi değişirse, Türkiye'nin kaderi de değişir. Bu topraklara borcumuz var. Gelin, bu borcu hep birlikte ödeyelim.
Sevgiyle kalınız


.png)











