CHP’nin Bitmeyen Çekimserliği: Ülke Tartışmalarında Sürekli Yanlış Yerde Durmak


 Doç. Dr. M. Sadık BEKTAŞ    23.11.2025 09:01:37  


Türkiye’nin siyasal gündemi yine kritik bir başlıkla meşgul: İmralı’ya milletvekillerinin gidip gitmemesi… HDP/DEM çizgisiyle birlikte iktidar cephesi dahil birçok parti, siyasetin çözüm üretme alanı olduğunu ve görüşmelerin gerekli olduğunu savunuyor. Ancak alışıldık bir refleks, yine CHP’den geliyor: çekingenlik, kararsızlık ve meseleyi toplumsal gerilime kurban eden belirsiz bir tutum.

Aslında bu tablo yeni değil. CHP, uzun süredir ülkeyi doğrudan etkileyen, geleceği şekillendiren büyük tartışmalarda ya net bir pozisyon alamıyor ya da kamuoyu baskısından çekinip “güvenli alanda” kalmayı tercih ediyor. Bu da onu, Türkiye siyasetinde iktidar alternatifi olması gereken bir parti yerine, tereddütlerin partisi gibi gösteriyor.

İmralı Tartışması ve CHP’nin Çelişkisi

Bugün tartışılan mesele, Türkiye’nin 40 yıllık bir çatışma dosyasının merkezindeki aktörle görüşülüp görüşülmemesi. Bu, sadece bir ziyaret değil; demokratik siyaset açısından bir yol ayrımı.

AK Parti ve MHP’nin dahi zaman zaman “çözüm odaklı” pozisyon aldığını gördüğümüz bir konuda CHP’nin yine geri planda durması hem kendi tabanını hem de ülkenin geniş kesimlerini şaşırtıyor. Çünkü CHP’nin söylemi, uzun yıllardır barışı, hukuku, demokratik çözümü savunmak üzerine kurulu. Ancak iş pratiğe gelince, parti toplumsal tepkiden çekinerek tutarlı bir politika geliştiremiyor.

Bu da CHP’yi, kendi iddialarıyla çelişen bir noktaya taşıyor.

Dün de Aynı Şey Oldu…

CHP’nin bugünkü çekimserliği, aslında uzun bir zincirin devamı. Türkiye siyasetinde “yön tayin edilmesi gereken” neredeyse her kritik başlıkta benzer bir tablo ortaya çıktı:

1. Çözüm Süreci Dönemi

2013–2015 yılları arasında Türkiye’nin en önemli siyasal girişimlerinden biri yürütülürken CHP, tarihe geçecek bir fırsatı elinin tersiyle itecek kadar “risk almama” siyaseti güttü. Süreci desteklemek yerine, “hem karşı olmayan hem de arkasında durmayan” bir tavırla aslında kendi demokratik söylemine zarar verdi.

2. Anayasa Tartışmaları ve Sivil Anayasa Süreçleri

Türkiye’de defalarca gündeme gelen sivil anayasa arayışlarında CHP çoğu kez süreçlerin dışında kaldı. Eleştirdi, itiraz etti ama alternatif sunmadı. Bugün hâlâ ülkenin temel hukuk metni olan anayasayı değiştirme konusunda topluma bir vizyon sunamıyorsa, bu geçmişin mirasıdır.

3. Kürt Meselesine Dair Net Politika Eksikliği

CHP, yıllardır “Kürt sorunu vardır” demenin bile zaman zaman siyasi maliyet yarattığı bir ortamda önemli bir adım atmış olsa da bu söylemi ete kemiğe büründürecek bir program geliştirmedi. Bugün İmralı konusu gündeme geldiğinde yaşanan kararsızlık, tam da bu politikasızlığın sonucu.

4. Ekonomide Reform Tartışmaları

Merkez Bankası bağımsızlığı, vergi reformu, sosyal yardımların adil dağıtımı gibi konularda CHP çoğu kez hükümeti eleştiren ama kendi modelini net anlatamayan bir pozisyonda kaldı. Böylece sadece tepkisel bir muhalefet gibi algılandı.

5. Dış Politikada Gri Alan Siyaseti

Suriye, Libya, NATO genişlemesi, göç politikası gibi konularda CHP’nin söylemleri çoğu kez “eleştiri var, öneri yok” seviyesinde kaldı. Bu da partiyi uluslararası meselelerde ya iktidarın gölgesinde ya da kendi içinde çelişen bir konuma itiyor.

---

CHP Neden Hep Yanlış Yerde Duruyor?

Bu sorunun cevabı, aslında davranış kalıbında gizli:

Toplumsal maliyetten çekinmek, siyaset üretmenin önüne geçiyor.

Risk almamak, “yanlış yapmayalım” kaygısının “hiçbir şey yapamayalım” sonucuna dönüşmesine neden oluyor.

 

CHP’nin iç dengeleri, dış politikasından Kürt meselesine kadar birçok başlıkta partiyi ikiye bölüyor.

Siyasi refleksler, uzun vadeli vizyonun önüne geçiyor.

Ortaya da şöyle bir tablo çıkıyor: CHP toplumun karşısına bir alternatif olarak değil, iktidarı eleştiren ama yeni bir yol açmayan bir yapı olarak çıkıyor.

İmralı Tartışması CHP İçin Bir Fırsattı

Bugün İmralı meselesi, CHP için aslında ülke demokrasisine öncülük edebileceği bir imkândı. Çünkü bir ülkede çatışmayı bitirecek, barışı güçlendirecek her adımın siyasi sahipliği önemlidir. Ancak CHP yine bu fırsatı değerlendiremeyerek sadece kendine değil, Türkiye’nin demokratikleşme sürecine de zarar veriyor.

Eğer bir parti, ülkenin en önemli sorunlarına dokunmaktan çekinirse, toplum da o partinin iktidar vizyonuna inanmaz.

---

Sonuç: Türkiye’nin Değil, Tereddüdün Partisi

CHP, yıllardır Türkiye’deki birçok sorunda doğru yerde durmak yerine “güvenli” yerde durmayı seçti. Oysa siyaset risk işidir; ilerlemek cesaret ister. Bugün İmralı konusundaki tartışma, bu gerçeği bir kez daha gösteriyor.

Türkiye, cesur ve çözüm odaklı siyaset beklerken; CHP’nin çekimserliği artık kronikleşmiş durumda.

Eğer CHP bu tutumunu değiştirmezse, siyasal tarihimizin her kritik döneminde olduğu gibi, geleceğin şekillenmesinde yine figüran kalacaktır. Bizden söylemesi..

Sevgiyle kalınız