B.M GENEL KONSEYİNDEN SONRA GENEL KURULDAN DA HAYIR
Mustafa ÇATLI 24-12-2017
ABD nin Kudüs kararını eleştiren karar tasarısı Trump ve BM Temsilcisi Halley’in bütün tehdit ve engelleme çabalarına rağmen ezici çoğunlukla BM genel kurulundan geçti. 193 üyeli Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Toplantısına 172 ülke katıldı. Tasarıya 128 ülke kabul, 9 ülke red, 35 ülke ise çekimser oyu kullandı. ABD de dahil hayır diyen 9 ülkenin nüfusu 346 milyon 198 bin olup, 7.6 milyar olan dünya nüfusunun % 21'ini oluşturmaktadır. Böylece dünya nüfusunun 5/4'ü ABD ve İsrail’in dayatmalarına karşı çıkmış bulundu. Kararın belki de en önemli sonuçlarından biri dünyanın güçlünün yanında değil haklının yanında duruşunu ifade etmesidir. Aynı zamanda süper güç ABD ve izleyicilerinin (Kuvvetli olan haklıdır) felsefesinin çöküşünün de bir başlangıcı olarak kabul edilebilir.
Birleşmiş milletler genel kurulunun kararlarının hukuki anlamda herhangi bir bağlayıcılığı bulunmayıp sadece simgesel değer ifade etmektedir. Genel kurulun kararı ABD ve Trump'ın kararını yok saymak ve reddetmekle anlam ifade ediyor. Belki de dünya haklarına ABD ye de hayır dene bileceğini göstermekle cesaret aşılamış oluyor. Dünya ya nizam vermeye alışmış olan ve de sömüren evanjelist ve Siyonist ittifakın daha önceden alınmış bulunan İsrail aleyhindeki BM kararlarını tanımadığı gibi bu karı da takmayacağını karar sonrasında yapmış olduklarını açıklamada göstermiş oldular. İsrail başbakanı Netanyahu: kararı red ediyoruz diyerek beklediği kararı bulamadığı BM'i “yalancılar evi” olarak nitelendirdi.
Türkiye için diplomatik bir başarı olan kararı Filistin Devlet Başkanı Abbas zafer olarak tanımladı. Acaba bu karar İsrail işgali için sonun başlangıcı olabilir mi ? Bunu zaman gösterecek. Yalnız kararı zafer olarak nitelendirerek ve memnuniyetle karşılamakla iş bitmiş olmuyor. Bundan sonra atılması gereken adımlar hususunda sorumluluklar yerine getirilmelidir. Özelde İslam ülkeleri ile genel de kararı olumla yan genel kurul üyeleri ile iş birliği ve ittifak daha canlı hale getirilerek sürdürülmeli, Filistin’in bağımsız bir devlet olarak kabulünü dünya tarafından sağlayacak lobi faaliyetleri üst düzeyde gerçekleştirilmelidir.
Söz konusu ülkeler arasında ekonomik ve siyasi ilişkiler daha canlı hale getirilmelidir. Genel kurul kararı aynı zamanda ABD emperyalizmi karşısında birlik ve beraberliğin önemini de hatırlatmaktadır. İslam ülkeleri kendi aralarında Avrupa birliği benzeri ekonomik ve siyasi bir birlik ile NATO gibi askeri birlik ve benzeri kuruluşları gerçekleştirmelidirler. AB ve ABD sömürüsüne ancak bu şekilde karşı koyulabilir. Bu birlikteliklere engel olarak Müslüman halklarına rağmen yönetimde olan hükümetler bulunmaktadır. Bu sorunu aşmak da Müslüman halkların gayret ve vahdetine düşmektedir.