ASR-I SAADETTE BAYRAMLAR
Mustafa ÇATLI 18-06-2018
Bayram kelimesi Kaşgarlı Mahmut’un tespitine göre aslı Farsça olan bezrem-bezrâm sevinç ve eğlence günü demektir. Beyrem veya Bayram şeklindeki telaffuzda Oğuz Türklerine aittir. Bayram kelimesinin Arapçası, sözlüklerde “adet halini alan sevinç ve keder, bir araya toplanma günü anlamlarıyla karşılanan (îyd) îddir. Hem Ramazan Bayramı hem de Kurban Bayramı Medine’de hicretin ikinci yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Ramazan Bayramında müminler bir önceki ayı ibadetle geçirmenin ve Allah’ın rahmetine nail olma ümidini sevincini taşırlar. Kurban Bayramı ise Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban etmek istemesi ve İsmail’inde buna razı olması, nihayet Allah’a karşı gösterilen büyük sadakatin karşılığı olarak hayvan kurban edilmesinin hatırasını taşımaktadır. Ayrıca bu iki bayramın İslam toplumunun eski dönemlerin izlerinden arınması ve bağımsız bir kimliğe bürünmesinde de rol oynadığını belirtmek gerekir. Nitekim Medine’ye hicretten sonra buradaki sakinlerin İran’dan alınma Nevruz ve Mihricân bayramlarını kutladıklarını gören Hz. Peygamber “Allah sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, Kurban ve Ramazan Bayramıyla değişmiştir ifadesiyle bu iki bayramın kutlanmasını yasaklamıştır. Bayramlara önceden hazırlanılması, bu günlerde temiz ve güzel elbiselerin giyilmesi, boy abdesti alınması, dişlerin fırçalanması, güzel kokular sürülmesi, güler yüzlü olması, namazdan önce Ramazan Bayramında hurma vb. tatlı bir şey yenilmesi, Kurban bayramında ise ilk olarak kurban etinden yenilmesi, sadaka dağıtılması, fitrenin namazdan önce verilmesi ve namaza giderken tekbir getirilmesi menduptur. Dini ve sosyal olmaz üzere iki yönü bulunan Ramazan ve Kurban bayramı kutlamaları Asr-ı Saadette musalla adı verilen geniş bir alanda, kadınların ve genç kızlarında katıldıkları bayram namazıyla başlardır. Hz. Peygamberin, bayramların kalabalıkla ve büyük bir coşku içinde kutlanmasını arzu ettiği hatta bu arada silahlarla yapılan folklorik gösterilere dahil izin verdiği ve Mescidi Nebevinin toprak zemini üzerinde bir grup Habeşlinin oynadığı mızrak kalkan oyunlarını eşi Hz. Aişe ile birlikte seyredip Hz. Ömer’in müdahalesini de doğru bulmadığı bilinmektedir. Bayram günlerinde İslami ölçüler içinde eğlenilmesi ve bazı oyunların oynanması caizdir. Bir bayram günü Aişe ile birlikte bulunan Hz. Peygamberin yanında Buas harbine ait ezgiler söyleyen iki kız çocuğuna müdahale etmek isteyen Hz. Ebubekir’e Resulullahın, her milletin bayramı vardır bu da bizim bayramımızdır demiştir. Bu iki bayramın dışında Cuma gününün de Müslümanlar için haftalık bir bayram olduğunu belirtmek gerekir. Hz. Peygamber döneminde kutlanan bayramlar bunlardan ibaret olmakla birlikte sonraları İslam dünyasında bazı önemli gün ve gecelerinde bayram gibi kutlandığı görülmektedir ancak alimlerin çoğu bu vakitlerle ilgili olarak İslam toplumlarında zamanla gelenekleşen bazı kutlama biçimlerine, dini dayanağı bulunmayan bidat türünden davranışlar oldukları gerekçesiyle karşı çıkmışlardır. (NOT: Bu yazıda TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİ C.5 BAYRAM maddesinden yararlanılmıştır.)