Çağdaş İslam düşüncesinde tarihsellik ve evrensellik sorunu
Mustafa ÇATLI 28-10-2018
Klasik İslam yenilikçileri veya bir diğer tanımlamaya göre modernistlerden sayılan Cemalettin Afgani, Muhammed Abduh ve Fazlurrahman gibi izleyicilerine göre Kur’an; özel bir toplumun, özel bir zaman dilimindeki sorunlarına çözüm bulmak için indirilmiştir. Kur’an’ın Hukuki ilkelerinin bugünkü toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmesi için yeniden yorumlanması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile hükümler tarihseldir. Bu düşünceye göre Kur’an’ın hitabı tarihsel olup mesajı ise evrenseldir.(sabit din, dinamik şeriat)
Ünlü şarkiyatçı M.Watt; Fazlurrahman, Hasan Hanefi ve Muhammed Arkoun gibi modernist düşünürler için “modernist ve liberal” tanımlamasını yaparak İslam’ı eleştiren ama aynı zamanda Müslümanca yaşamak isteyenlerdir. Batılı değerlere göre düzenlenecek yeni bir kimlik arayışı içerisinde olduklarını belirtir. Modernist alimlerin hedefi dini metinleri(nassları) yaşanılan gerçeklerin ve olguların ışığında yorumlamaktır. Bunlara göre kendi dönemlerine kadar bunun tam tersi yapılmıştır. Yani metinden hareketle olgular ve yaşanılan gerçekler yorumlanmıştır, günümüzdeki bunalımın nedeni de burada yatmaktadır.
Yenilikçilik-modernist düşüncenin karşıtı olan düşünce ise gelenekselliktir. Gelenekselciler: “kendi geleneğimizden hareketle oluşturulacak bilgi, bilim ve teknoloji tasavvuruyla çözümü gerçekleştirebiliriz.” diyen düşünürlerdir. Bu düşüncenin temsilcilerinin günümüzdeki önde gelen ismi Seyyid Hüseyin Nasr’dır. Yenilikçiler; ”yeni yorumlar ve değişiklikler yapılmalıdır. Bunun için esas hareket noktası vahiy dönemindeki emirlerin ve hükümlerin arka planında yatan ilkeler ve değerlerdir. Bu nedenle de bunları ortaya çıkarmak zorunludur. ”derken gelenekçilere göre “her şey zaten gelenekte mevcut olup, yapılması gereken ise geleneği referans almaktır.”
Yenilikçiler metot olarak “her okuma bir yorumdur” temel ilkesine dayanan hermeneotik (yorumsama) ve anlama yöntemlerini kullanırlar. Gelenekselciler “hiçbir değişme yoktur” diyerek muhafazakar bir tutum sergilerler. Yenilikçilere göre ise; “Kur’an genel ilkeler ve ölçütler ortaya koymuştur. İlgilendiği özel konulara getirdiği özel hükümler de bile bütün Müslümanların çıkarabileceği ölçütler ve ilkeler vardır.” İslam evrenseldir. Farklı zaman ve mekanlarda, farklı şartlarda, nasıl geçmişte farklı fıkhi ve fikri akımlar-modeller çerçevesinde müntesiplerinin sorunların çözüm ürettiyse bugün de üretebilir. Kur’an’ın nihai ilkeleri yeniden yorumlanır. Yeniden değerlendirme yapılarak, uygulanabilecek bir ortam hazırlamak ve gerekli süreci hızlandırmak için “geçici hükümler” üretilebilir.
Kur’an-ı Kerim’in yerel sorunlara yerel çözümler üretmesi kadar doğal bir şey olamaz, çünkü o bölgeye inmiş ve hitabında o bölge örnek alınmıştır. Hükümler, bu anlam da tarihseldir; yani zaman-mekan, örf ve kişilik durumlarından haberdar olarak çözümler üretmiştir. Ayrıca evlere nasıl girileceği gibi tamamen örfi müellefe-i kuluba fon tahsisi ve bedir esirleri hakkındaki hükümler gibi siyasi-ahlaki yerel şartların getirdiği değişiklikler de söz konusudur.
Siyasi ve fıkhi açıdan tam bir çoğulculuk örneği sergilediğini düşündüğümüz düşünce tarihimiz yani geleneğimiz eleştirel bir süzgeçten geçirilerek günümüz sorunlarına cevaplar üretmek gerekmektedir.
Geleneksiz modern (yenilikçi) düşünce ütopya ya da “araf “ta olan modeller-çözümler üretirken ; modernsiz gelenek ise tam bir içe kapanış ve geriye dönüştür. Önemli olan ise “kökü mazide olan ati” olabilmektir. (Not: Mevlüt Uyanık’ın aynı başlıklı çalışmasından yararlanılmıştır.)